mutlu sevdalılar evlerine girince başlar benim yalnızlığım,
sokaklar terk edilince uzar ardın sıra hüzün,
berduş bir gramofondan eski bir şarkı mırıldanır da, mırıldanır bana bu kaldırımlar...
arnavut taşlarını sayar gibi önüme düşer başım,
vedalaşır gibi insan kendi gölgesiyle işte öyle yürürüm de yürürüm
kaçarcasına yalnızlıktan, bir daha dönmeyecek adamı uğurlar gibi süsler kendini sokaklar
gülen gözlere verecek bir tek tebessümüm bile kalmayınca başlar benim garibanlığım
ne ekmek parası bulamayışımdır, ne bir bayat simit alamayışımdır garibanlık
bir çocuğun başını sıvazlayamadığım,
gözünde ki yıldızları göremediğim her daim başlar benim garibanlığım
benim garibanlığımdır; bulutları kucaklayamayışım, denizleri; doya doya gözlerime sığdıramayışım
bir bebeği koklayıp, gındığından öpemeyişim…
tanrının mabedine şükür için gittiğimde, yüreğim tıka basa sevgisiyle dolu değilse eğer
kandırırsam ‘biliyorum ki’ onu değil, kendimi. İşte bu benim garibanlığımdır
Sızlıyorsa yatağa girince o bir avuç et parçası,
o kömür olacak leş, o kabir de böceklere yem,
isterse kuş tüyünden olsun, ister bilmem neden bu döşek... Garibanımdır arkadaş! Gariban...
Ya resimlerde ki gibi güzel durmuyorsa o şehir,
yalan söylüyorsa, portreler, fotoğraflar, kol kola girmiş mutlu sevdalılar. Yalan söylüyorsa ya...
yürü be! Yalan dünyanın bilmem kaç liralık köşkleri, bilmem kaç liralık insanları
o koca koca odaları dolduracak yürekler hani! Hani o yürekler...
ne para eder amma ne para... Bilmem ne son model arabaların mutlulukları,
ne o envai çeşit takıların!
en güzel araban; yürüyüp gittiğin mutlu yuvanın yolu
en güzel takın; yüzünde ki gülücükler, gözbebeklerinde ki pırıltı değilse eğer
sen de garibansındır arkadaş! Sen de gariban...
Kayıt Tarihi : 19.6.2017 03:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)