Garib Garib: Hayatı, Biyografisi, Eserle ...

32

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

GARİB GARİB HAYATI

Çocukluğunun ve gençliğinin büyük bölümünü arka sokaklar ve Cezaevlerinde geçirmiş olan kalem sahibi, 2009 yılında cezaevinde görmüş olduğu bir rüya vesilesiyle hayat gemisinin rotasını islam ummanına çevirmiş, yelkenini tasavvuf rüzgarına doğru açıp hakka doğru seyrü sülük seferine çıkmıştır.
Hayatın iki yüzüylede hemhâl olan garib, kalemini bu sebepten iki türlü kullanmaktadır.
İlk okul dışında Herhangi bir eğitim almayıp Şu an bir fabrikada işçi olarak çalışmakta ve şiirlerinin çoğunluğunu gürültülü makinelerin arasında kaleme almaktadır.
İnsanın bir nefesten ibaret olduğunu ve insanın tek gayesinin bu nefesin kaynağını bulmak olduğu kanısındadır...


Eserleri


Hayata dair bir kaç söz gerek bu aralar…
Pörsümüş aşkların bittikleri zina döşeklerinin pis kokusu etrafa yayılırken…
Bir samimi gölne Yetersiz gelen sevgiler, onlarca sevgiliye nasılda yetiyor konuşalım…

Saadet kendini parada bulamazken ,
bir tek taşa, etek kaldırıp,etek indirmekte…
Sevişmeden doğan donuk embriyo o cuklar hangi tüpe benziyor acaba…

Ya şu Daha doğmadan kürtaj masasında ölen hayeller…
Çöp tenekeleri isimsiz bebek mezarları…

Ve az ötede güzelim İstanbul'un tarla başında dolaşan takma saçlı erkek kızları…
Sönmeden topla , ey çöpçü gardaş,
kulisten , sahneden bar köşelerine dökülen yıldızları…

Adalet denen yarı çıplak eli terazili şu kadın,Nasılda haklı çıkarıyor haksızları…

İnce uzun küçük sandalyesiz masa,
iki kadehin birinde kırmızı rujlu dudak izi…
Ve yarı baygın birçift göz, vede uyuşmuş iki beyin…
Sizden bahsediyorlar ey aşklar dinleyin…
Pembe pancurların altında başlayan tek gecelik Ey devasa aşklar ,
gecenin sonunda tek çekimlik küçük sifonun altından çekilin…

Kokuşmuşluk parfüm şişelerinin içinde satılıyor artık beyim…
Ey kalem her görüp duyduğunu yazma,
Daha pis kokudan ayılmış değilim…

Ey sahte sevgi ve aşkların mucidi…
İğrençlikler mutlluk tezgahında ucuza satılırken, durma koş yarına özel indirim var…

Tatlı hayaller, peşinden koştururken
acı gerçekler yürümeye dahi tenezzül etmiyor…
Doğru gerçeği haykırırken,
yalanların mazaret altında hala masumiyet arayışını dinle…

Zamanın ahirinde ucuza satılan şerefe biçilen paha , kuytu köşelerde tek silimlik bir peçete kadar…

Ha unutmadan söyleyeyim..
O Çocuk gelinin düğünü çalınıp bitti…
Halaydan artık çık kader abla ,oynadığın yetti…
O küçük gelinin karnındaki hafif şişlikti.. kucağında oyuncak bebekle, şuracıktan kaçıp gitti…

Daha adet görmemiş çamaşırlarda gezen bebek sesi doğuda ,batıda ayrı bir ses tonunda…
Geriden gelen beyin, hala başa kesilen para modunda…

Ey çirkef yüz ,Daha tezgaha konulmadan kapış kapış giden iki yüzlü maskeler ,
kara borsaya düşerken sen istifini yaptınmı…

Ar ,namus, iffet eşkıya gibi artık yol kesmeye çıkmış kaldırımlarda…
Bütün bunların adına medeniyet konulurken tacize uğrayan edebin kaçıp gittiği yer neresi…

Hastalıklı şu çağın gövdesinde ,
yaradaki Kurt gibi yaşamak ne tuhaf…
Ve rezilliklerin üzerini örtmede aciz kalan gece , mesaisini gündüze bırakmış…

Aklı , Abaza düşüncelerin peşinde gezen beyinler , bir koklamalık tozla nasılda uyuşmuş…
Haysiyet ayak altında gezmiyor artık, haysiyetsizlik başta fötürlü şapka…

Çek beni ey kokusuz nefes,çekte ciyeri yananlara yoldaş olayım…
Patlamadan öfke , boşkalan yere ben dolayım…
Bırakma beni dışarı, gazetelere hiç yere düşmesin olayım…
Adıma sevgi derler benim yaşanmam zor değil, çok ,hemde çok kolayım…

Gel seyredelim bugün mecliste cümbüş var…
Bir tarafta cinayet şebekesi,
bir tarafta , gökkuşağı renkli lgp partisi…
Alt köşede tek rauntluk koltuk maçı,
üst köşede yeşil çam artisi…
Bu tarafta simit çay, o tarafta et yahnisi…
Kabul edenler…Kabul edilmiştir…

Halk ozanının elinden aldılar sazı…
Halk bozanın dilinden saldılar cazı…
Halkın kazanı diye incitmeden yoldular kazı…
Çoğa doymayıp halkın cebinden bile çaldılar azı…
Ne acayip şu insan oğlu be rafık…

El çek ayakta uyuyan uykularımdan ey düş katili...
Gözlerimiz hayata yarı baygın bakarken,
On iki saatlik modern kölelik mesaisinden yeni çıktık…

Ve siz sinsi bakışlı zamane sevgileri,
Sormayın ,O masum sevgilerin yurdu bura çok uzak...
Şeytan defterinde bile yok içinizdeki saklı tuzak...
Boşa zahmet verip kurmayın ,
gidilecek gönül yolunu çoktan Kaybettik..

Koca dünyaya sığmayan bozuk para büyüklüğündeki ey aç göz ,buyur az ötede
Bir kaç metrelik çukur seni beklemede…
Doyacağın toprağı atacak kürek bizden olsun…

Gardaş Dur gitme , çarşı Pazar karışık bugün…
Bu günlerde şeytan pazarında insan elbisesine rağbet var…
İçine şeytan kaçmış mahluk, bir eliyle yalan satarken, bir eliyle cep yoklamakta…

Hey öteler duyun sesimi, yitip giden insanlığı aramaya çıkan varmı…
Ve çıplak gezen hanfendi,
yoksa giymediğin o elbise darmı…

Kaybolan saygı sevgi hangi kötülüğün koynuna girmiş sevişmekte …
Az ilerde kavga var, baba oğul ile dövüşmekte…

Çamaşır ipine asılı , ıslak , sulu belaltı şakalar…
Utangaç vakarlı adamları gördünüzmü…

Bir ayağı çukurda bir ayağı sıktırma pantolondaki sinek kaydı tıraşlı bastonlu dede…
Sarkmış derisini makyajla kapatan kırmızı dudak boyalı nineler o masalları artık kime anlatıyor…

Ve Ey efendisini ve katilini doğuran Anne,
Sırtındaki yük gözlere dahi ağır gelen , evlat yüklü o kasketli adam nerede…

Ey pervazlara artık konmuyan göçebe kuşlar, benide alın yanınıza götürün , benide…

Başka çağ, başka zamana sakladığım
nice işlerim var benim…
Geri dönmek istemediğim nice kaçıp gidişlerim var benim…
Şu hayatın ihanetine nice sıkıp döktüğüm dişlerim var benim…
Benide alın yanınıza benide…
Daha görmediğim nice düşlerim var benim…

Ey kâr ettiğini sanan zarar, bu dünya senden önce kaç kişiye satıldı, ilk köşeden dönde kâr et…
Ayaklarının altında insan eti yiyen dişsis yamyam canavarı gör…
Bir taraftan beslerken bizi, diyer taraftan yılan çiyanı sofrasına davet etmekte…
Ana menüde olan sadece Biziz…

İşte böyle Gardaş…
Hayata dair bütün utanmalar, utanmıyor artık hayadan…
Al çeketini çıkıp gidelim, şu oldu, olacaktı güyadan…
garib geldik, gene garib gidelim şu yalan dünyadan…
Vakt-i ecel gelince nasılsa uyanacağız
Hayat denen bu rüyadan…


Hayata dair seninde bir kaç sözün varmı ey göztaşı…

garib….