Yürekle söyleşiler (2)
ele alıp kalemi sayfanın her yerine
tema ve şeması “o”, heceleri yazayım
boş kalmasın tek satır
satırla küçük küçük doğramalı her harfi…
en küçük punto ile dize/bilmeliyim ki;
-sayfada, daha da çok ona yer ayırayım-
garson
dikkatini ver, diğer masayı bırak!
Havva olmadım ki hiç
elmaya tav olayım!
bırak elma soymayı / soyma
marifetinse;
yüreğin kabuğuna
hayata vedasıyla gidişiyle yapışan
yâr yarasını sıyır ustaca usturayla.
mülteci kederleri
tek tek bulup da ayır “hayır işleyeceksen”
ve soyma… gözlerinle yan masadaki kızı.
şişede durduğunca sükût içinde durmaz
yürekten sızmaz acı.
“sızmak anlık çözümdür”
ve gitmişse bir kere,
gidişin yaktığını gelişi de söndürmez
-ki, zaten gelemez de! –
fotoğrafın üstünden okşamakla saçları
resmin içindekine hayat bahşedilmiyor
yaşayınca öğrendim!
saate bakıyorum /
saniye ilerliyor sanıp aldanmamalı
ilerliyor sanılan aslında her saniye
ömürden eksiliyor
giderek, gidenlere daha yaklaşıyoruz.
sesleri “duyuyorum”
(az ilerde yükselmiş Kocatepe camii)
demek ki; vakit gelmiş
iç titreten yanık ses, sesin sözünde “ezan”
işte ezildiğiman!
-ezme salatası var, koparıp ekmeği ban-
ekmeğin dili yansın, ben kadar acısından.
garson...
buraya bir bak!
küfelik olmasam da
şuradan küfeciyi arayıp bul da getir.
arayan bulur derler “ya Mevlâ, ya belâyı”
gelsin de, beni burda bırakıp / küfesine
günahımı yüklensin eğer babayiğitse.
madem sıfatın garson
yanaş da
kulağına bir sırrı üfleyeyim
keşkeler treninin yolcusu olan kulun
gideceği gar kalmaz… hakikatse bu, gar’son!
© BERKAN KOLOĞLU 2008
Berkan KoloğluKayıt Tarihi : 15.1.2009 02:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
kutlarım..
saygımla,,
TÜM YORUMLAR (1)