-Türkü yürekli, sazıyla, sözüyle Aşık Veysel, ruhun şad olsun-
Gecenin kendini sabaha teslim ettiği vakittir. Bir türkü düşer yüreğe. Sonra türküleri düşürür, yürek kendine. Yanar içinde, içinde yanan sevda ateşi ile. Dert midir, derman mı, açmazda girdabına düşer yürek. Kimseyi yakmadan, içinde türküler yakılır. Her türkü insan der, kendi hikâyesine anlatıcı olur. Divanı reddeder, yüreğin sedirine bağdaş kurar. Kış olur yaz. Bahara umutlar duman duman tüter, sancılı yüreklerde. Bir doğum muştusu olmaz belki. On ikilik ölçüsünden habersiz, ölçüsüz bir hüzün düşer yüreğe. Esin kulağına fısıldar iç denizindeki gemiye efil efil.
Gamdır yükün.
Gamdır yükün.
Gamdır yükün.
Derdimin dermanı derdimdedir demiş sufi meşrep bir zat. Tezenesiz eliyle, yüreğinin teline dokunmuş insanın. Elinde tezenesi, bağlamanın teline katmış ozan. Derdinin aslında dermanı olduğunu ummi haliyle, arifane sufi meşrebin yazdığı kitabı okumuş. Okumuş ozan ilk insanı okumuş, menzili kendi olduğunu yaşamış nihayetinde. Varmış kendine ama kendini bulamamış, aramaktan vazgeçmemiş.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,