Gam-ı aşkınla ahvâlım perişan oldu gittikçe
Cafâ vü cevr-i hicrinle ciger kan oldu gittikçe
Ziya-yı şu’le-i hüsnün füzûn oldukça alemde
Nice aşufte diller mestü hayran oldu gittikçe
Gönül bir yareden aciz etibba melhem etmekten
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Devamını Oku
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Selam Feyzi bey,
sizin de başınız sağ olsun.
Allah yaşamanın da ölümün de hayırlısını versin.
Bazen yorum yerine şiir yazdırıyor güzel şiirler. Kabrine nurlar yağsın Kâni Baba ’dan ilhamla;
Bundan Gayrı
Bağbanım gücüm yetmez bi-vefa bağından gül derem
Bileyim yok ağzı körelir makasımın gün be gün
Firak ile canım kim sefa sürmüş ki ben de sürem
Tükenir yağı erir fitili lambamın gün be gün
Razıyım bin yıl cefaya bir kez olsun yüzün görem
Sayfaları çevrilir ömür kitabının gün be gün
Bin canım olsa vermeğ çün bin birinciyi isterem
Takatim az kesilir dermanı dizimin gün be gün
Yar yatar sine-i dilde toprağına ben su verem
Bundan gayrı kopar hayat bağın Balkari’m gün be gün
Balkarlı Orhan Baba
Zaten gitgide mesafe alınmıyor mu gitgide sevmiyormuyoz bazı sevdiklerimizi hele elimizden gidince günün şiiri günün şiiri olmuş naci beyinde başı sağ olsun üzülme bizde ölenlerin yanına gideceğiz gitgide
19 ocak perşembe akşam saatlerinde Alaşehir de yaşayan Bizim hatunun ablası Mahinur ablamızın vefat haberini alınca kış kıyamet diyemedik büyük oğlanın arabası ile saat 23 de düşdük yollara.Sabah 8 sularında örnek köye vasıl olduk.Bizde cenaze (mecburiyet yoksa)morkda bekletilmez.O gece morga vermeden evine getirilmiş ve odanın ortasına başı kıbleye gelmek üzere boylu boyunca uzatılmış.Siz hiç ölünün yüzüne baktınız mı?Ben yüzünü açtırdım ve baktım.83 yıllık ömrün acı tatlı hatıraları
çizgiler halinde açık sarı resmedilmişti sanki.Son yarım saate kadar bütün ziyaretçi yakınları ile konuşmuş,ben gidiyorum bu defa demiş ve hepsi ile ayrı ayrı helalleşmiş.
Ve ... yarım saat içinde ruhunu Rahmana teslim etmiş,cuma namazından sonra köy mezarlığında ki eşi ve oğlunun yakınına defnedip geldik.Böyle güzel ölümle ölmek, yataklarda hasta yatıp kimselerin eline bakmadan muhtaç olmadan konuşa konuşa ölmek ölümlerin en güzeli olsa gerek.
Bu arada Naci abimizin de başı sağ olsun.Sevimli kedisini kaybetmiş.İnsan olsun hayvan olsun hiç bir canlı ebedi dünyalık değil vesselam.Allah a emanet olun.En güzel kelimeler bizimle beraber olsun vesselam.
Kelime seçmek
Kelime dağarcığının yetersizliği, hakaret dili kullanmanın en önemli sebeplerinden biri.
Bunun en çarpıcı örnekleri argoda görülür. Argo dediğin 60-70 kelimelik bir dildir. Ya 'kıyak' der, ya 'kelek'. 'Kıyak delikanlı' yahut 'keleğin biri'. Ortası yok. 'İyidir ama, bazen hata da yapabilir' diye bir ihtimal hiç dikkate alınmaz. 'Gücendim, incindim, yakıştıramadım, vs.' yok, 'uyuz oldum', 'kıl oldum' var. 'Teessüf ederim' falan hak getire. Savurur bir kelimeyi şap diye. Nüansları bilmez, tanımaz. Bildiği bir avuç kelimeden birine uygun düşmek zorundadır söyledikleri.
Keşke bir araştırma yapılsa da bazılarının kaç kelimeyle konuşup yazdığı ortaya çıkarılsa.
Asgari 'hukuk ve edebiyat' bilgisi, yazmanın da konuşmanın da vazgeçilmezidir bence. Branş önemli değil, 'hukuk ve edebiyat' her branşta var olmalı. Bunlar 'hayat bilgisi'ne dâhildir. Uzmanlıkla ilgili yönleri ayrı bir bahistir.
'Şöyle bir karar verilirse bunlar bunlar rezil olacaktır.' diyor mesela. 'Rezil olmak' ne demek? Hata olur, ağır hata olur; rezil olmak başka bir şey. Eskiden 'terzil etmek' denilirdi. Günlük hafif kullanımıyla 'rezil olduk yahu' denilir ama, yazıda ciddi planda böyle bir ifade kullanılmaz. Hele kurumlar için hiç kullanılmaz. Develioğlu lügatinde bu kelime 'alçak, bayağı, soysuz, hayâsız, utanmaz, maskara, pespaye...' olarak veriliyor.
Menderes Yassıada'da kendisinin aleyhine notlar tutmuş bir arkadaşı için 'Mütelevvin mizaçlı bir arkadaşımızdır.' demişti. Mütelevvin mizaçlı, ne demek? Ne güzel söz. Çeşitli tesirler altında renkten renge girebilme tutarsızlığı demek. İtham bile yok burada, anlamlı bir tespit ve teşhis var... Şimdiki mizah anlayışı, tutarsızlık göstereni dansöz resmiyle hicvetmek. Sokak mizahı, kahvehane dili. Mütelevvini kim bilecek? Mütelevvin mizaç, 'istikrarlı sebatkâr olmayan, dalgalanmalar gösteren mizaç' demektir. Var mı bunun karşılığı?
Hemen aklıma çok çeşitli örnekler gelmiyor, ama yüzlercesi binlercesi var.
'Bazı konularda yeterince toleranslı davranılmıyor. Demokratik gelişmenin aksayan yönleri var.' tarzında bir eleştiri duydunuz mu hiç? Bunu böyle yazarsın, örneklerini ve izahlarını verirsin; olur doğru dürüst bir eleştiri. Ama böyle yapılmıyor ve en keskin en tahrikkâr cümleler seçiliyor. 'Sivil vesayet' gibi 'dikta' gibi, 'gizli ajanda' gibi ve hem de bunları günlük konuşma dilinin sıradan kelimeleriyle seslendiriyor. Ayrıca arkadaşına hitap eder gibi yalın tok ve laubali beyanlar seçiliyor.
Kelime seçme konusunda hiçbir dikkatimiz ve zahmetimiz yok. Dağarcığımız buna elverişli değil. Polemik jargonu kullanıyoruz.
Birkaç aydır bir 'çakmak' kelimesi modalaştı. 'Falanca falancaya çaktı' gibi. Tokat atmak gibi, kafasına sopayla vurmak gibi. Böyle bir kelimenin kullanımı var mıydı dilimizde şimdiye kadar? Argo buluşu gibi icatta bulunmanın ciddiyeti var mı?
İnternette okudum, şimdi kaynağını hatırlamıyorum. İki katılımcı şöyle demiş: 'Biz TV programlarında cazip olmayabiliriz. Çünkü kelimeleri seçerek kullanmaya alışmışız.' Çok hoşuma gitti, doğru söylüyorlar.
Aslında konuşmak da yazmak da kelime seçme işidir. Ne var ki seçmek için seçilecek malzeme lazım. Âşinalık derecesinde bilip haberdar olmak da yetmez, tasarruf kapasitenizde onların bir yer tutması gerekir. Kelimeler sözlüğe bakarak değil doğru kullanımlarıyla karşılaşarak ve kendi tasarrufumuza kazandırılarak öğrenilir. İhtiyacını hissettiğiniz manaya tekabül eden kelimeyi bilmiyorsanız onun yerine yakınmış gibi gördüğünüz birini rastgele kullanırsınız. Burada seçimlik bir durum yoktur ki. Kelimeler ve kavramlar nüanslarıyla içinizde var olacak ki en uygununu rahatlıkla seçebilesiniz. Kelime seçmek sadece konuşurken yazarken değil düşünürken de gerekir. Kelimelerden cümlelere geçeceğiz, kuracağımız cümlelerle de düşünce terkip edeceğiz! Düşünemeyen konuşup yazabilir mi? 'Biz davayı kelimelerde kaybettik' sözünün manası da bu zaten. [email protected]
[email protected]
22 Ocak 2012, Pazar
Hezec behri
Behrin genel ismidir
hezec behrinin mefAIlün mefAIlün mefAIlün mefAIlün tefilesine uygundur
bu behir 'hezeci-müsemmeni-salim adlanır
Naci bey'in acısına ve günün şiirine bir buket çiçek olarak bırakmak istiyorum bu dizeleri
ey büyük aşk sultanı kara zeytin dönemi
yine mi hazırlanmak yine mi hazırlanmak yine mi
Turgut Uyar/Şurdan Burdan Hazırlanma'ya
Ortaokul veya lise düzeyinde eğitim görmüş bir Arap çocuk İbn-i Haldun’u, her İngiliz Shakespeare'i, her alman çocuğu Goethe’yi bugün rahatlıkla okuyup anlayabiliyorken bizim üniversite mezunlarımız bile atalarımızın eserlerini anlayamıyor. Çok eskilere gitmeye de gerek yok. Daha dün diyebileceğimiz yakın tarihte M.K. Atatürk’ün kaleme aldığı “nutuk” eserini ki defalarca günümüz Türkçe ’sine uyarlanmasına rağmen anlayamıyoruz. Soruyorum, bu şiiri doktorumuz Osman Tuğlu ağabeyimiz neden çevirmek, uyarlamak zorunda kalsın ki… kesinlikle bir polemik yaratmak, huzur kaçırmak niyetinde değilim. Sadece eğitim konusunda çok bahtsız bir millet olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Doktorumuz Osman Tuğlu Bey’e teşekkürlerimle birlikte günün şiirini ve seçici kurul üyelerini tebrik ediyorum.
Saygılar, hürmetler
Şair filozof Kâni baba'ya rahmet diliyorum.
Fazla söze gerek duymuyorum şiir her haliyle şiir.
Ayrıca kedisini hastalık sonucu kaybeden Naci beye başınız sağolsun diyorum.
Naci beyin yorumuna eklediği şiir ise mükemmel bir yapıt hayran kaldım emeklerinize sağlık.
meğer; beterin de beteri varmış? ..Fesih Bey'in paslı teneksindeki küflü salçasına düştüm ama; kurban eder ve O da vermez? ..
Saygıdeğer Pehlül Ağabey,
'paslı tenekedeki küflü salça' olarak zikrettiğin o salça, Kilis'in hakiki ev (el) yapımı biber salçasıydı. Kilis'ten şair/yazar saygıdeğer Fikret Oğuztürk ağabeyim göndermişti. inan tadı hâla damağımda. yani diyeceğim bende de kalmadı. şansına küs. ama gerçekten istersen Kilis'e sipariş vereyim senin için :) senin canın sağolsun...
saygılar...
Bu şiir ile ilgili 25 tane yorum bulunmakta