Galata Mevlevihanesi Şiiri - Yorumlar

Ersoy Oktay
431

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Bana enteresan gelen ilk şey Mevlevihane’nin konumu oldu. Beyoğlu gibi alabildiğine kozmopolit ve karmaşanın ortasında olan ufak ama görkemli bir kapıdan girerek algınızı yüz seksen derece değişimini sağlayan bir yapının orada bulunması bile bence başlı başına bir mucize. Belki yüzlerce kez önünden geçmeme rağmen oradaki yapının farkında olmamak beni üzdü. Bu benim algımın zayıflığı olabilir fakat öyle bir kültür hazinesinin varlığının bilinmesini sağlamakta yetkililerin görevidir diye düşünüyorum.
Mevlevihane’nin giriş kapısında derin bir sanatsal anlayış, gösterişsiz bir vakar, sadelikle zenginliğin içe içe geçtiği mimari bir yapı gözüme çarptı. Hat sanatı tuğra ve iki tarafa işlenmiş kitabeler, kemerin üzerindeki âlem çok estetik duruyordu. Sultan II Mahmud tarafından yaptırılmış olduğunu zannediyorum çünkü kapıda onun tuğrası vardı. Mevlevihane’nin girişinde hazirelerin oluşu bize ölmeden ölün, talimatını veriyor, maddeyi kapıda bırakıp, ruhunuz ve mana gözünüzle içeri girin der gibiydi. Öyle ya zamanımız materyalist anlayışına göre mezarlıklar mümkün olduğunca gözden uzak bir yere yapılmalı, ölüm insana unutturulmalıydı. Yani biz yeni bir Mevlevihane inşa etsek mezarları insanları rahatsız etmemek adına yapının en kuytu yerlerine konumlandırırdık. “Ne gerek var insanlar ölümü hatırlayıp rahatsız olmasın.” Kapının sağ tarafında bulunan kütüphane Kutsal kitabımız Kuran’ın ilk emri olan “Oku”’yu tavsiye ediyor, sol tarafın da ki hazirede ölümü unutma diyordu. Bahçenin ferahlığı, binaların konumu, genel olarak yerleşike, insan ruhuna uygun inşa edilmiş huzur demetleri içinde ömür geçirmenin sırlarını ifşa ediyordu.
Bahçenin hemen girişinde bulunan Çeşme Osmanlının su medeniyeti olduğunu bize tekrar hatırlattı. Hazireler tarafında ki çilehane beni çok derinden etkiledi. Sebebi ise insanın en çok korktuğu şey kendisiyle yüzleşmesidir, yalnızlık bunu sağlar. Tasavvuf; derin tefekkür ve katıksız tanrı inancı, insanın kendisi ile yüzleşmesini görev olarak görünüyor. İç çatışmadan galip çıkabilmek için bu, inancın ne kadar sağlam ve sarsılmaz temellere oturması gerektiği, nefsani ve dünyevi ihtiyaçlardan arınıp sadece Allah ile kul irtibatının sağlanması ve bunun riyadan uzak olarak tamamlanabilmesi, ancak bu derece katı bir arınmadan geçmekle mümkün olabilir.
Müzenin içerisinde ki eserler, zamanında kullanılmış olan aletler o zamanın yaşam tarzı ve tarikat hiyerarşisi ile ilgili ipuçlarını bize sunuyor. Müze güzel bir şekilde dizayn edilmiş. Eserler hakkında gerekli bilgi verilmiş yeterince aydınlatıcı. Gördüğümüz şeylerin bir ruhu var bize bu yansıtılıyor.

Osmanlı İmparatorluğunda özellikle gerileme döneminden yıkılışına kadar geçen süre içerisinde Sanat, kültür, felsefe, tarih, teoloji, medeniyet, insan, teknoloji ve sosyoloji alanındaki gelişme eksikliği İslam’ın anlayış ve yorum farkları ve eksikliği en büyük etken. Osmanlı her ne kadar son zamanlarda kabuğunu yırtmaya ve değişmeye çalıştıysa da teolojik baskı ve eksik İslam anlayışı buna imkân vermemişti.
Galata Mevlevihane’si gibi bazı örnekler; bulundukları zaman itibarı ile toplumun gelişimindeki bu eksikliği bir nebze olsun değiştirme gayretinde olmuşlar, İslam’ın o tutucu yorumu yerine daha insan odaklı bir anlayış getirmişlerdi. Bu anlayış her ne kadar özden kopmamaya gayret ettiyse de, sanatsal faaliyetlerde de kendisini göstermiş. Bir “Eğitim” ve öğretim kurumları olarak Osmanlının parlayan tarafı, aydınlık yüzü olmuşlardır.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta