En iğrençlikte de bir sınır var.
Kırmaya hazırım bu zincirleri.
Bitmeli, ödenmeli bu hesapsız kitapsız yapılan borcun bedeli,
Eksileri bırakıyorum artık.
En derini gördüm,
Ve boğuldum.
Derinliklerin en koyusunda küçük bir ümit buldum,
Ölmeden önce bir bataklığa gömüldüm.
Üzerimde kalın bir kir tabakası,
İçecek temiz bir yudum su buldum.
Elbette tanıdın beni
Ben salyası akan ve kendini ısırıp duran bir köpeğim.
Kendi boynumu kendim koparmaya çalıştım. Bilmezdim bu zarar veren dişlerin,
Bir gün kalın paslı zincirlerden birini kıracağını.
Şimdi kendimi mahvetmek için harcadığım zamanı bir kapıya kabul edilene dek harcayacağım,
Özgür gezindikçe dünya üzerinde,
Kan gölüne dönmüş yaralarımı saracağım.
Ve herşeyden en muhimi zinciri boynumda taşıyacağım ama kimseye hesap vermeyeceğim.
- Leke mi?
-Kalır…
-İz mi?
-Silinmez…
Varlığı ceset ve ruhuyla necis olan insanlar bile bu kürede kendini bakî bırakmadı.
Elbet ben karedeyim.
Elbet ben köşedeyim.
Bugün bir yol dönüşü,
Bugün koca bir milat,
Karanlığın en koyusundan sesleniyorum,
Duyun sesimi heyhat!…
Beni duyun ama susun!
Konuşacak ne var avucunuzda,
Hepimiz köpek değil miyiz eninde sonunda.
Malımızın köpeği,
hırsımızın köpeği,
insanların köpeği,
Nefsimizin köpeği…
Konuşmalarımızın ulumadan farkı yok. Bağlandıklarımız etsiz birer kemikler, Alışkanlıklarımız dar kulübemiz.
Bu dar çerçevenin dışında saf hakikatlar var belki tertemiz.
Ve gece der ki sus!
Ve karanlık der ki uyu!
Ve ben sonra kendimi yoklarım,
Yeni kopmuş fırtınadan eser yok.
Yoksa bütünüyle rüya mıydı bu?
Hikmet Zayi
Kayıt Tarihi : 9.9.2019 03:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!