G ö ç Şiiri - Nisari Özdoğan

Nisari Özdoğan
273

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

G ö ç

G urbet ellerindeki Ö mürboyu Ç ileler.
Ö mürboyu sürecek, entrikalar hileler.
Ç ileler çekmeyenler, göçü nerden bileler.

G öç yolları uzadı, sınır hudut kalmadı.
Ö zlemin acısı zor, zehire benzer tadı.
Ç aresizlik deyil mi? göçün bir başka adı.

G urbeti göçene sor, nerden bilsin sıladar.
Ö lümden hiç korkmadım, göçten korktuğum kadar.
Ç ar-naçar herkes bir gün, Dünya'dan göçü tadar.

Adem Baba'dan kaldı göç insanlara miras.
İlk vatandan kopardı küçücük bir ihtiras.

O takdiri-İlah'i göç değil sürgün idi.
Hem yerden, hem de yardan olduğu bir gün idi.

Yankılardan başka hiç duyan yoktu sesini.
Görmedi kimse daha gurbetin böylesini.

Öyle ki Adem ata, ölümü vuslat bildi.
Bize de ölüm denen göç veraset edildi.

Geliş bir göç, gidiş göç, denk çözer denk bağlarız.
Ondandır bu dünyaya ilk gelişte ağlarız.

Huzur bulunan tek yer; cennet ana kucağı.
Sarar benliğimizi sonra baba ocağı.

Kaynaşarak büyürsün, çevren ile, yörenle.
Orda bütünleşirsin, adetinle, törenle.

Yeniden bir ruh verir sana ekmeği, suyu.
İnsan eğitilse de, yuvadan alır huyu.

Vatan; ilk muhabbeti, sevgiyi tattığın yer.
Evim, ocağım diye huzurla yattığın yer.

Belendiğin bu toprak artık sana yurdolur.
Kader ayırsa bir gün, yüreğine derdolur.

Hayatın gerçekleri yakandan tutar bir bir.
Gurbetten doğan umut, ilk darbeyi indirir.

Bazen bir lokma ekmek, koca bir günü mutlar.
Çare bittiği yerde, başlar yeni umutlar.

İlk ayrılış, dünyaya ilk geldiğin gibidir.
Ne hiç hayal ettiğin, ne bildiğin gibidir.

Apayrı bir dünyada, başka bir yaşam sanki.
Karaya vurmuş balık gibi halin o anki.

Ati ne hazırlıyor, düşünülmez, bilinmez.
Göçerlik gönüllerden ömür boyu silinmez.

Sanki başka bir dünya, uymaya zorlanırsın.
Bebekken ağlamıştın, bu sefer arlanırsın.

Bir gün dönüş hayali, katlandırır bir süre.
Öyle zaman olur ki, dar gelir bu yer küre.

Beynin kabına sığmaz, zonklatır şakakları.
Sıkar, ufalar seni, gurbetin sokakları.

İçinde hep bir sızı duyarsın ince ince.
Buğulanır gözlerin yurt aklına gelince.

Sıla bahçelerinin dört mevsim gülü solmaz.
Ekmeği mis kokulu, aşına doyum olmaz.

Rüyaların her gece yaşatır o çağları,
Susadıkça özlersin, kırk pınarlı dağları.

Yağmuru toprak kokar, güneşi sım sıcaktır.
Ölürsen mezar yerin yalnız sılanda haktır.

Çözemezsin sılayı özleten bu sırları,
Gül bahçesi görünür kupkuru bozkırları.

Dönersin sılana ya, yokluk hep seni kollar.
Ne zaman dara düşsen, gurbete düşer yollar.

Gurbet yolculukları, göçün başlangıcıdır.
Dışı elma şekeri, içi sert ve acıdır.

En sonunda yabanı, kendine yurt edersin.
Bir yabandan yabana artık kolay gidersin.

Göçe bir başladın mı, bellolmaz konak yeri.
Göç; tek yönlü bir yoldur, onda dönülmez geri.

Dönüşe ferman yoktur, ne kadar özlesen de.
Hep gariplik duyarsın, ellerden gizlesen de.

Son deminde her gönül sıla toprağı özler.
Yabanda kalanlarda; hep açık gider gözler

İnsan doğduğu yerde, yurdunda kalsa çok mu?
Şu medeni dünyada göçe dur diyen yok mu?

Gurbet ellerindeki ömür boyu çileler,
Ahrete göçmedikçe, göçerde bitmez keder.

Gezeğenlere yol var, hayretle gözlüyorum.
Korkarım baş döndüren bu müthiş aşamadan.
Nasıl olsa mukadder, son göçü özlüyorum.
Bu Dünya'da bir daha, başka göç yaşamadan.

Nisari Özdoğan
Kayıt Tarihi : 18.3.2008 09:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!