5 Ocak 1935'te Tahran'da doğdu. Babası Albay olan Furuğ Ferruhzad 16 yaşında Liseyi bitirdi ve İran’ın ünlü simalarından Pevez Şapur ile evlendi. Bir oğlu oldu. Üç yıl süren evliliği boşanmayla sonuçlandı ve oğlunu bir daha göremedi. Yaşamını yazarlık, gazetelerde editörlük yaparak kazandı. İbrahim Gülüstan’la tanıştı ve sinemaya başladı. Sinemada oyunculuk, senaristlik, kameramanlık, yönetmen yardımcılığı, dublaj, montaj ve yaratıcı film editörlüğü yaptı. 1962 yılında yaptığı belgesel filmi o yıl İtalya’da Belgesel Filimler Festivalinde birinciliği elde etti. 1963 yılında yaptığı “Kara Ev” filmi, Almanya'da düzenlenen Ober Havzen Film Festivalinde en iyi film ödülünü aldı. Bu filmin çekimleri için gittiği Tebriz Cüzamlılar Evi’nden bir çocuğu evlat edindi. 13 Şubat 1967'de geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirdi. 1962 yılında Ferruhzad ile ilgili, birisi Unesco diğeri Beernardo Bertolicci tarafından iki belgesel film hazırlandı ve yayınladı.
Çağımız İran şiirinin önde gelen kadın yazarlarından olan Furuğ Ferruhzad ilk şiirlerini İlkokulu bitirdiği yıllarda yazdı. Gazel türü bu şiirlerin ardından İlk şiir kitabı “Tutsak” yayımlandı. Bir yıl sonra da kocası Pevez Şapur’a ithaf ettiği “Duvar” adlı kitabı yayınlandı. "Yeniden Doğuş" adlı kitabıyla şiirinde zirveye ulaştı. ölümünden sonra çalışmaları Soğuk Mevsim adı altında bir kitapta toplandı.
Düşünceleri ve şiirleriyle İranlı kadınları olduğu kadar, baskıcı rejimlerde yaşayan kadınları da etkiledi. Kadınların sorunlarını ele aldığı şiirleri fikirleri şiddetli tartışmalara neden oldu. İran toplumunun kadınlara karşı uyguladığı ayrımcılığı eleştirdi ve kadınların, daha iyi koşullarda bir yaşama kavuşmasını ve haklar elde etmesini savundu. Şah döneminin despotluğuna da karşı çıktı. Bazı şiirleri kimi zaman erotik bulunmuştur. Şairin şiirleri ve yaşamı hakkında çok sayıda makale ve kitap yayınlandı, yaşamı filme alındı.
Eserleri
Tutsak (Esir) (1952)
Duvar (1957)
İsyan (1959)
Yeniden Doğuş (1964)
İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına (Bu kitabı tamamlayamadan 1967'de öldü)
Ödülleri
1962 yılında yaptığı belgeselle İtalya Belgesel Filmler Festivali'nde birincilik ödülü
1963 yılında “Kara Ev” filmiyle, Almanya'daki Oberhausen Film Festivali'nde en iyi film ödülü
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Ben, o koskoca buluttan yağmak istiyorum.
Yaralarım Aşktandır, Furuğ Ferruhzad
Şiir var oluş kaynağı. Hayata yumruğunu kaldıran kadın : FERUĞ
bu gecegözlerinin göğünden
şiirime yıldızlar yağıyor ...
Şiir var oluş kaynağı. Hayata yumruğunu kaldıran kadın : FERUĞ
bu gecegözlerinin göğünden
şiirime yıldızlar yağıyor ...