gidiyorum; yorgun, solgun, ağlamaklı
viraneme doğru
sizin şehrinizden Tanrı’ya götürüyorum
perişan ve divane gönlümü
alıp götürüyorum, o uzak noktaya
Camın arkasında kar yağıyor
Camın arkasında kar yağıyor
Bir el, yüreğimin sessizliğine
Hüzün tohumları ekiyor.
Sonumu böyle gördükten sonra
Saçların ağardı ey kar,
o uzak evden hayatın neşesinin kaçmış olduğunu
biliyorum şimdi
bir çocuğun annesinden ayrılık matemine ağlamakta
olduğunu
biliyorum şimdi
ancak ben yorgun ve perişan
Ne için durmalıyım? Ne için?
Kuşlar çoğul maviliği aramaya gitmişler
Ufuk dikeydir,
Ufuk dikeydir ve hareket fıskiye gibi
Görünümde ışıklı yıldızlar oynuyor
yeryüzü, yükseklikte kendini tekrarlıyor
ey yedi yaş
ey yola çıkmanın mucizevi an'ı
senden sonra ne varsa yok olup gitti, cehalet ve çılgınlık içinde
senden sonra
kuşlarla
Oğlum Kâmyâr'a
Bu şiiri sana söylüyorum susamış bir
yaz gün batımında başlangıcın bu
uğursuz yarı yolunda bitimsiz bu
acının köhne mezarında
bu gece gözlerinin göğünden
şiirime yıldız yağıyor
kâğıtların beyaz sessizliğinde
kıvılcım ekiyor pençelerim
sıtmalı, divane şiirim
ve bu benim
yani bir yalnız kadın
ve soğuk bir mevsimin eşiğinde
belirsizliğini anlamanın başlangıcında, tüm yeryüzü varlığının
yalın ve kederli umutsuzluğunu, gökyüzünün
güçsüzlüğünü, bu betona kesmiş ellerin
benim de ölümüm gelip çatacak bir gün
ışık dalgalarıyla parıldayan bir baharda
uzak ve dumanlı bir kışta
ya da feryat figandan arınmış
benim de ölümüm gelip çatacak bir gün
Seviyorum onu…
Tohumun ışığı sevdiği gibi
Tarlanın rüzgarı sevdiği gibi
Kayığın dalgayı sevdiği gibi
Kuşun yüksekleri sevdiği gibi
Seviyorum onu…
Ben, o koskoca buluttan yağmak istiyorum.
Yaralarım Aşktandır, Furuğ Ferruhzad
Şiir var oluş kaynağı. Hayata yumruğunu kaldıran kadın : FERUĞ
bu gecegözlerinin göğünden
şiirime yıldızlar yağıyor ...
Şiir var oluş kaynağı. Hayata yumruğunu kaldıran kadın : FERUĞ
bu gecegözlerinin göğünden
şiirime yıldızlar yağıyor ...