Akşam girince günün koynuna
Eteklerini sahillere seren deniz sultan
İstanbul'la derin bir muhabbete dalar
Kıyılarda onları izleyen insanlar
Anlayamazlar konuştukları dili;
Işıklarını, kokusunu, sesini
Balım
Boncuk yeşilim
Yıldızları gözlerinden gördüğüm
Güzeli gülüşünden bildiğim
Yarim, öbür yarım
Hey Özgürlük!
İşte geldim
Burdayım
Başımdaki tüm felaketlerimi attım
Ve sana koştum geldim
Yeni benimle
Yatağım geniş, suyum duru
Ancak, zordur duru suyun akışı
İstese de çağlayamaz
Dipten ve sessiz akar
Öylesine sessiz ki,
Etrafında onu gözeten çiçeklerin
Akıp gidelim yamaçlardan
Geçelim hayatın cilvelerinden beraber
El sallayalım tek tek bıraktıklarımıza
Bir sandalın içinde;
Bir sen, bir ben
Bir de neşemiz olsun sadece
Hayat garipliklerle dolu
İnsanlar, içlerinden her an süpriz çıkabilecek tavan arası sandıkları
Günler ya çok dolu; öldüresiye yoran
Ya çok boş; insanı boğan
Ya da garip anlamlandırılamayan
Rüzgar bir avuç kar üfledi suratıma
Nefesi soğuk kokuyordu
İhtiyarladı hızla bütün bedenim
Paltomdan şapkama, şemsiyemden kaşlarıma,
Bembeyaz kesildim
Ağaçlar o beyaz meyveden verdi kış ortasında
Bizim sokakta bir ev vardı
Kocaman geniş bahçesinde, seçilmiş konuklar oturur,
Hoş muhabbetler edip eğlenirlerdi.
Kalındı duvarları
Kalın ve boyalı
Hayatın bir kumandası olsa
Arada bir düğmeye basınca
Standby’a geçen
Ve o dinginlikte,
O ıssızlıkta,
O boşlukta
Zamanı yırtıp gittin
Devam eden zaman sensiz akıyor
Yırtıktan geçip peşine düşerim sanmıştın ya,
Haberin olsun diye söylüyorum
Arkandan yırtığı diktim
İzi bile belli olmuyor
slm funda hanım şiirlerinizi hepsini okudum hepsi ayrı güzel sizi kutluyorum saygılarımla...soyadımız aynı merak ediyorum siz nerelisiniz?