Fukara Şiiri - İbrahim Sağır

İbrahim Sağır
406

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Fukara

FUKARA

Dünyanın vefası ağaya,beye,
Kahrını çeken hep fakir fukara.
Boş çikar elini atsa her neye,
Görülür her zaman hakir fukara.

Boğulur hayatın hendesesinde,
Kahır alır verir her nefesinde,
Nağmeler hüzündür hazin sesinde,
Sanmayın zevkinden şakır fukara.

İçin için ağlar,saklar yaşını,
Elemle pişirir her gün aşını,
Düşünür düşünür eğer başın,
Yürütür boş yere fikir fukara.

Şaşar kalır zamanenin fendine,
Kendi vurur ilk kazmayı bendine,
Çaresiz haliyle kendi kendine,
Oturur beddua okur fukara.

Savrulur ömrünün sam rüzgârında,
Kavrulur her gece gam rüzgârında,
Daha hayatının ilk baharında,
Çile çözer,çile dokur fukara.

İbrahim Sağır
Kayıt Tarihi : 13.3.2007 22:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Güney Coşkun Çömez
    Güney Coşkun Çömez

    sevdim bu yüreği belki kalemlerimiz aynı şeyleri yazıyor belki ben kendimi buna inandırdım ama sevdim yüreğinize ..tebrikler üstadım...

    ELLERİ ÖPÜLESİ ANALAR

    Güneş akşam karanlığına yenik düşerken
    ahir zamanın içinde değildi yaşananlar.
    Geniş alanlara kurulu şehrin Pazar yerine
    dar yollara sahip, kentin varoş mahallelerinden
    yazmasıyla utancını saklayarak gelen annelerin gölgeleri,
    Yavaş yavaş karanlığın içine düşmekteydi.
    Pazarcılar seslerini çok olmuştu kısalı;
    abla domates 2.5, elma 3 diye bağırışlar
    artık boşlukta yankılanmamaktaydı.
    Karanlığa iyice dalan,başı yazmalı, yüreği yaşlı analar
    bizim pis diye bakmadığımız çoğu şeyin içinden
    bir çok güzellik çıkarırdı, utanç içinde.
    Hani kimse görmesin diye de
    yüzlerini yazmalarıyla kapatırlardı,
    dağılan pazar yeri artık darmadağınıktı.
    Bizlere hatırlamayı bile cesaret edemediğimiz
    ar duygusunu hatırlattı,
    karanlığın içinde gözü yaşlı,
    sokak lambasının ışığı altında
    gölgesi pazar yerine vuran analar...
    Yerde kalmış henüz süpürülmeyi bekleyen,
    yarısı çürük patlıcan ne de güzel süslerdi
    Tarhana çorbası kokusuna,
    sofrada ahenkli bi ses verecekti.
    Solmaya yüz tutmuş marullar
    hani şöyle bol suyla yıkansa yüzüne renk gelecekti
    Bide çöpten alınan, yarım kalmış ekmekleri
    bu gece sofrayı şenlendirecekti.
    çürümeye yüz tutmuş elmalar kenarlarından temizlenince,
    dilim dilim yenilecekti.
    Zaten zenginlerde böyle yemez miydi elmayı,
    seyrettiği filmlerden bilirdi gözü yaşlı anam.
    Zenginlerde elmayı hep böyle yerdi.
    Çocuklara gözükmeden mutfağına girdi.
    Çürük olan her şeyi merhametli elleriyle temizledi.
    Ufak tüpün üzerinde acılı tarhana,
    hemen hemen olmak üzereydi.
    Altını kısarken tüpün ,patlıcanları ufak ufak kesti.
    Kabuklarını ince sıyırdı fazla ziyan olmamalıydı,
    sofranın en leziz yemeği, soyduğu patlıcan olacaktı.
    Çocukların karnı çürükte olsa sebze görecekti;
    daha ne olsun ki gecenin içine sarkan gözyaşlarıyla
    mutlu etsin anamı,
    hem kim nerden bilecekti
    bu sebzeler bir zamanlar çürüktü.
    Şefkatli elleriyle topladığı her şeye teker teker can verdi.

    Çürük olan sebzeler değil,
    derin uykuda olan insanlar değil miydi?
    Bu şehrin karanlıklarından
    bir türlü kurtulamayan yüzler
    ve sebebini bile bilmeden her şeyi alkışlayan bu insanlar değil miydi?
    utanması gereken yüzünü yazmayla kapaması gereken
    gözü yaşlı anam mı,
    yoksa yüzümüze çalan karalığın farkına varmadan yaşayan,
    utanma duygusunu ola ki hatırladığımızda
    yüzümüzü örtmeye yetecek kadar yazma bulamayacak
    derin uykularda olan bizler mi?

    Sahi kim di?...

    güneyce yakılanlar...

    umarım üstadım yanlış anlamamıştır şiirlerimi....

    yüreğiniz dert görmesin...





    Cevap Yaz
  • Sevil Nizamoğulları
    Sevil Nizamoğulları

    Fakirin cebi delik, yüzü soğuk olur hangi yana baksa hangi dala uzansa karşısında yokluk bulur...


    teşekkürler İbrahim abi

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

İbrahim Sağır