' o kendini biliyora'
Kırılmış  bilincin  cinlerine  geceler    sunan   bunamamış  bir  derviştim.
Aşklarımı eskiten  menkıbe şehirlerinde  leylalar öldürüyordum sözcelerimle,aşksız  akışlarımla.Üzerimde  tutkudan  elbiseler  ve  alnımda  güzelleri gösteren bir ayna.
Gelmeye  uzanan yolumun üstüne üst benlikten    bilinç erkine  giden  arkaik arzuların seli akar ve sürükler beni bir çift göze ve söze…
karanlık dehlizlerindeydi  kara sevdamın    minimize  edilmiş aşk sonrası son anları.
Beni anlatıyorlar,anlara.Ayrıksı bir alize eser  alazlanmış  gidişlerden.İnadım park eder sensizlik  kıskacına.Akrebini alır,alışlar.Yel ile kovan arasında  benim yelkovan..Yeldeğirmenlerimde öğüttüm sevdamızı.Su,his ve  tutku ile döner aşk  fönümüz.
Ben çok uzak  gitmelerden başı  ve aşkı ıslak geldim.Yıldızların altında   altın arardım Araflarıma kimse çıkmasın isterim.Onca kaflarımı yıkan  güzelin   gidiş masalında  sözgelem bir  hayıflanışın  keşkesine  tutundum.
ıldız üretirdim,gözlerin yerine.Bakar dururdum,Susar susardım.Beni şevke esir eden nazlarına  şarkılar söylerdim gam makamında.Ney’e kızardım, kamış halinde kalmış her kalmiş  duyguya   duyularımı etkilerdim.Kalış.Özetleniş…Evet,rengime  uzaklar sönerdi.
Lecan…Bellidir ki seni seviyorum,karmakarışık bir yağmur yağar üstüme.Yağmur mu? Aşk mı? Aşkın yağmuru diye sellerine kapılıyorum.Beni Zümrüt ü Anka karşılıyor,komşu ruhlarda. Kara bir Ankara…İşte Ey Yecücü Mecücücler neden hep Ankara sararsınız sarmalarıma.Evet sarma çok seviyorum,ondan mı? Fransız kaldım,İmoşe eyfelin üstüne üstüne aşkımızı koyarak tümden beni çala kalem özlemlerin çerçiliğine itiyordu.
Bilinmez öz tadında  kalakaldım.Uzatılmış  sakalarıma beyazlar gördüm,beyazlanıyor sensizliğim.Yoksa o tene uzak çöllerimde  serap mı olur.Her Serap Mersinde mi? 
Bense giderim ordan tersine. Terslenmiş, özlenmiş, ayrılmış, Yavru düşlerime yakın Yavru  varana bakan bir yerdesin.Çölümdeki Leylan’nın mezarına  gazelle yazarken   gördün beni,okudun beni.Nazarlarından sakınarak,akarak,gözlerine bakarak  Yollug Tigin oldum yazıtlarımı diktim taş kalbine.
      Uzaksın diye    bari  dikili yazıtlarını okuyayım.Ya  da,Thomsen amca  gelir  bulur yazıtı okur,Büyülenmiş bütün dünya okur beni sana.Bilindik  daha bestelenmemiş  kavuşmlarımızın kavuştağında  hep seni çalar  her ben..”usta öle demişti:Benim aşkım uymaz her saza”
Henüz dinlemedin  benden türküler”Oysa türküleri,besteleri de  Viyana’yı da geçmiştik.
Gülümsememiz uzak   fotoğraflarda kalmış sencil ve  de bencil sen duy beni …
Her gün batımının  batısında,her gün açılışının doğusunda,her  seherin  eherinde seni  bekler,
tekrar direnen esrimesi  gelişlerine çentik atarım.Ne zaman  buluşma? 
Bütün bekleyişler çıkılmaz kapalı çarşı gibi…Her şey senli,her şey eskiz, her şey gizemli,her şey ekzantirik.Her ben seni gezer orda.Unutma ve unuttuğun anlarınla gel bana.
Bütün gelşşler tek başına olduğunu kanıtla anıldığın bu ben şehrimde.Gözlerin yaksın gecemizi.
Sevinçlerimizi astığımız gece lambalarında tüm özlenenler yaşasın yaşanacakları.
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 5.2.2009 23:58:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 


Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!