Fransinorade Şiiri - Yorumlar

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Dünyanın başı artık yarı beladadır, tekerlek bulunmuştur; ama periler gizliden ya da sirenler hala kayalıklarda geçecek kişileri beklerler…



Sirenler Orak Adası’nın batı yönündeki adalarında yemekten sonra dansetmeye başladılar; Akşamüstü daha bir ağırlaştığında, koşup yukarı köylerinden az bayır aşağı çimlerde gittiler. Kıvrak, şen şarkılar söylemeye başlarlarken, doluştular kıyıda onları bekleyen dört kayığa; Güneş batıyorken, kayalıklarına ulaştılar dillerinde mırıldandıkları şarkıların daha yürekten doluşacağı. Ay ve Güneş’in ama bu duruma şaşmaları, onların sabaha kadar bir ezgi tutturmalarına kadar yetecek zamandı. Öyle bir yarıştılar ki sirenlerle musikide, Sirenler bu sefer tutturdu “Biz daha da güzelini yapacağız” diye. Bu oluşumlarda yer bulmaya kanaat edindi Poseidon diplerden ve saldı bir rüzgar tılsımı; Herkes oynarken rahat ama çalışan, sessizden, bir hayalet gemi ulaştı metruk adanın ecinni kayalıklara: Hiçbir şeyden korkmaz sirenler, koşup aradı hemen kanatlanıp bu geminin içini; önce güvertesini…Kamaralardan birinde “İliad’da, Maden ve Metal İşçilerinin Tanrısı Hephaistos”tan Antik Tiyatro buldular; ‘Bu altın tekerlekli ve üç ayaklı masa-beşikler’ diyecek duracaklardı yutturmacacı tarihçiler sonradan, ‘Geleceğin kötü tarafının sızdırılışı ve medeniyetler çatışması’ olarak bunun adını ama bu yalandı. Periler çıktı tiyatro-radyo’nun içindeki orkestradan ve koşuşup adaya doluştu; onlar daha sonra, Nymphalar-Huri periler’den serpilme işbölüm tayfası oldu güzel bazı doğadaki sıfatların; Dryas’lar ormanlara, Nereus peri kızları denizlere, ve tepelere Oreas perileri, Naias’larsa pınarlarla kaynaklara…Bazı Sirenler konuk etti, yedi içti perilerle gönüllerince o gece ancak diğer sirenler yine bekçi; Bekledi o memur olanları gene kendi kayalıklarında rüzgarı güneşi, ayı ve dalgalarıyla ay dedeyi …Irmak Tüccarının Karısı, Pound: tanır mısın ‘nehir perisi Lorelei’? sulara aşiyan* nympha su perileriGüneş vakti gel azadet cam göz zamanı; Zeus’un bihaber olduğu Nympha-Zeus Kızları, küsmez ve ama Prometheus’a.

İspanyol gravür akordeonunda Basklı belki Gaspard’la Robinson’un, Al Hamra’dan Türk motifi çalanDeveus bacaklarını oğuşturuyordu yere çömelmiş, koşmuş gene oynamış, her yeri de inletmişti. Yavaş yavaş doğrularak, tepede, az önünde; Myna’ya katıldı, Sessiz Korkuluk’u konuşturmaya ant içmiş. Beraberce, ebelek gübelek, haydi şu bizim korkuluğu konuşturak; Su Perileri Nymphalar’la SirenlerVe ağaç kuşlarıyla çim böcekleri De katılmış ertesi gün Deveus’la Myna’ya - zaten tanır oldukları komşuları... Siyah, uzun dalgalı saçlar iniyor sanırsın kızıl akslarında çift yüzlü kar baltalarında amazonların egzostan; Ama onlar rahat, zehirlenmedi, zehirlenmez de; tek Argo, Jason ve Odysse geçebildi kayalıklardan: Üç taş oyununda üçte üç, düsse buna mı denir biz ararken rüzgarı; hayır! , çark bir kere daha dönecek. Ve derken, tozlar içinden kum gözlükleri takmış bir silüet, çöl katmanı dehlizleri çöl tepeciklerindenYuvarlana yuvarlana aşağı inecek serapta: Serap olsun, ne çıkar; kana kana içilecek olan Vaha.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta