Odanıza çekilin, koltuğunuza rahatça oturun. Başka tüm ışıkları kapatın, tüm sesleri susturun, tüm hareketleri durdurun.
Yapayalnız, uçurumun kenarında köpükten heykeller çıkaran bir dehlize, nehir kadar coşkun, üzerinde kanat çırpan şahinler kadar özgür, rüzgar kadar renkli bir son bahar gününde, biraz sonra atlayacağınızı düşünün. Son on adımda nehre kanat çırpacağınız yerde bekleyip oracıkta oturun.
Son düşüncelerinizi sorgulayın. Hayatta duyduğunuz ilk sesleri, ilk özlemleri, ilk iyiliğinizi, ilk şefkatli elleri, gün biterken hissettiğiniz çocukluk hüzünlerinizi, okula attığınız ilk adımı, ilk başarılarınızı, en sevdiğiniz yemekleri. Beraber hayata kök saldığınız yol arkadaşlarınızı, ilk kavgalarınızı, ilk hüzünlerinizi ve en içten hıçkırıklarınızı.
Son gün onu yaban güllerinin yetiştiği yere götürdüm
Ve banka uzandığında rüzgar bir hırsız gibi konmuştu
Ve elveda öpücüğü verdim, dedim ki: 'bütün güzellikler ölmeli'
Eğildim ve dişlerinin arasına bir gül yerleştirdim.
Sözler ölümle noktalanan bir aşkın ve ebediyyete parantez açan ölümsüz bir sevdanın konu edindiği güzel bir müziğin son nefesleri. Alışılagelmiş sevdalardan ruhuna gül bahçesi yapıp teker teker kopararak solduran, bencilliğin kapanında yaşam süren aşkların tersine, hikayesiyle eksik kalan olgunluğu tamamlayan bir tabloda bulursunuz kendinizi.
Rüzgarın camlara vurduğu bir gece
İsmin ve cismin yankılanır üç hece
Gözlerde korkulu silik silüetler
Yorgun, şafaktan sonra gitmeni bekler
Taş kalplerden bozma dev bir heykel
Temiz ruhlarlardan bir şelale gördüm
Çağlayanlardan coşkun bir ırmak
Selvilerden uzun ince bir düğüm
Doğaya yakın insan lekesinden ırak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!