Kuzeyin Gölgelerinde İki Valiz ve Hasta Kedi
Soğuk bir kuzey rüzgârı esiyordu; Ayla, elinde iki valiz, yanında hasta kedisiyle karanlık bir evin kapısına varmıştı. Bu kapı, sadece ahşaptan değil, yitik güvenlerden, kırgın umutlardan örülüydü. Güneş orada saklanıyordu; doğu pencerelerinden uzak, yüzünü göstermeyen bir sığınaktı bu.
Ayla’nın kalbi, yitik bir bahçedeki solgun güller gibiydi. Her sabah yeni bir sabırla uyanıyor, yavaş yavaş içindeki ateşi söndürmeye çalışıyordu; çünkü bilirdi ki, aşk, bazen ateşi yakan değil, söndüren el olmalıydı. Fakat sevdiği adam, kendi içinde fırtınalarla boğuşuyor; güvenin ince iplerini koparmıştı zaman.
Adamın evinde, iki oda, bir salon… Doğudan yükselen güneş, sanki o evin ruhuna şifa vermek istercesine doğuyordu her sabah. Orada pişen yemekler, paylaşılan sessizlikler bir medrese gibiydi; her lokmada dua vardı, her tatta sevgi. Ama evin boş odalarında yankılanan suskunluk, iki kalp arasındaki mesafeyi fısıldıyordu.
Her an yanıbaşımda yatmasaydı
Ben bu yükü taşıyamazdım
Sevinçlerime biraz hüzün katan odur
En çaresiz anımda
Issız bir dere kenarını
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta