zaman kıvranır altından dizin
çok paralı bir askerin
savaşlar hayatın ücretsiz tek müzesi
yaşamak? yaşamak ölmek demektir
biliniz- bilirim.
siz en iyisi mi yarınlarımı kurşuna dizin
şakağa dayalı ithal bir sigara
elde söndürülmüş birkaç aşk
kitaplara kaç seks yazıldığı önemsizdir
okur okur, okumaza özel ad verilmemiştir
ölü doğan yanıyor bedenler
bilgelere sorun; cesedi nereye gömelim
vapur dumanı gibi
cinayete dayanışma bir papa seçilmiş
buradan kurtaramayız
tanrı ölmüştür, yazar
cinayetlerle beslenir
bende kalan şiirler
mart ayı çattı mı mektebe
bahçede mırlamalar başlar
şiirler başlar
beni benden fazlasına yazmışlar
yüzüme bir naylon geçmiş
üzerine şiir asmışlar
adım adım
bir ağlama duvarı adım
boşlukları harflerimle doldurulmuş
kendilerini tanrılara asmışlar
nisanlardan nefret ediyorum.
ilmek atmayı iyi öğrenmişsin
bilseydik dün gelirdik
bir cv’ni gönder,
yarın alırız belki seni içeri
çokça söylenir
yazar ölmüştür, tanrı
cinayetlerle seslenir
nisan ile savaş gelir, şiir gelir
soğukta yüzü kızaranlar gerinir
bu soğuk benim nefesim
çokça söylenir
soğuğu içime çekiyorum
bir duman çıkıyor bedenimden
kim elime çakmağı verdi
sigaralar yasak daha
bu soğuk benim nefesim
bütün şaibeli seçimler kışın
dağlar, uçaklar, savaşlar
ve aşklar kışın eseri
bu soğuk benim nefesim
sevgi ısıtmasın beni
bankaların hazineleri soğuk
tüm rüşvetler, darbeler,
yasaklar, kaçaklar, ayazlar
ve aşklar hep kışın eseri
hep bu kışın eseri
çokça söylenir
nisanlardan nefret ediyorum.
Forgive me Father, I have Sinned.
It will be a total of seven dollars and fifteen cents.
With or without taxes
Gelin, izninizle, size bir hikaye anlatayım. Herkesin illaki vardır, haddini aştığı bir hikayesi. Benimkisi de herkesinki gibi bir aşk hikayesi. Günlerden bir gün, aylardan bir ay, haftalardan bir yıl, yıllardan bir zaman; zaman kıvranır – zaman kıvranır – zaman kıvranır, zaman ölmüştür, zaman gömülmemiştir...
aynaya bakan bu martı ben miyim
gerim nerde benim
bu burun, bu el, bu aşk mı benim
ruhuna el,
ben nisan,
nisan ben değilim.
az sis yapmış, silmek gerekir
arasından hoş geldin vapur
bey amca zihnimin
kabuk kaplamış mukus gibi
zihnim, kafatasımla arası beynimin
bukalemun gibi, soyunmalı demek ki
ben nisan.
nisan ben-
dim
soyunsa hikayelerinden dünya hikayelerinden
geriye intihar kalsa, ayaklansa cesetler
çok a harfli boşluklara yazılsa bütün sloganları minik gezimizin
su kemerlerimizi kurutsa, soğuk işlese bedene
ben nisan;
nisan
ben
değil
im
a ra mı
za h o ş ge
l d i n
hayattan istifa edeceğim güne günaydın
oysa eskiden martılar yoktu. hiçbir şey
bugünkü kadar açık seçik ve net
değildi.
alternatif akımın döneği şiddet uyguluyor
nefes, cam, kum ve göz küplerime ve geriye kalan m eki
her şeyime
aynalar: savcıların çağıracağı tek sanık
savcılar, meşgül
savcılar meşgül;
savcıların çok Cumhuriyetli,
savcıların dertleri çok Cumhuriyetli;
savcıların soğumuş çayları ben-
nisan nisan
ben nisanlardan nefret ediyorum.
Benimkisi de herkesinki gibi bir aşk hikayesi.
zıplar arası birikir heyecan
aşklar arası devredilirken koltuk
önce bekletir sevda mazbatayı
olmasa kanda ayaklanma
herkesin asıl hikayesi uğurlu olurdu
bakmayın siz aşk anlattığıma
asıl hikayem şiirdir
şiir için ölür
şiir için dirilirim aşkım,
sen şu an çok şiirsin.
ben, nisan ayında bir kadın sevdim
lekesi kaldı gömleğimde
ayakkabımda bir damla
ve ağladığım kitaplar
sakın söyleme aşkım
senin yerine de nisanları sevebilirim
en çok metrobüste ağlarken bir çocuk
osururken biri
kokoreç yemiş bir babalık
anlatırken şiirim iyi mi
ya da tuvaletinde mektebinde
mukuslarla hasbihalimde
yerine sevebilirim nisanları, (sıcakları)
soğukta susarken bir çocuk cesedi
aç kalırken biri
kendini, kendi bağırsaklarıyla
tanrıya asarken bir baba
ya da dilenirken afiyetini
ararken göklerde
yerine sevebilir miyim nisanı, (soğuk kışları)
bir kız vardı
kadın aslında; çıplak.
severim herkesin çıplağını
aşkını örten bir çarşaf ile
vapurlar yerine ağlıyor
daha kan dökmemiş bileği ithal bıçağı
sen boğazını aşkım
bir çarşaf ile örtme
yerine nefret ediyorum nisanlardan.
her erkeğin vardır bir hayali
size bir hikaye anlatayım
sıcak çayın soğutan
örtülü kadınlar
oysa kadınlar çıplak sevilir
boğazlar öpülür
vapurlar dinlenir
bir şehir hattı varsa bu ülkede
yüzde elli beşi köylü
kaptanın intihar notunda aşk aranmaz
geleceği bellidir
ben?
ben, sadece mart ayıyım
tek ısırık simidim
aradığım tayfadan bir simid
Oskar! Oskar! Oskar!
yolcuları uyandırmamak için felaketler gizlenir
mısralar fısıldanır
vapurun batışı kola çekirdek iskeleden izlenir
Kırık kum saati
masada kalmış
masa da masaymış ha!
Muhsin EmreKayıt Tarihi : 29.6.2025 10:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!