Fiyort kıyılarında dantel örüyorsun, yaralı kalbimin üstüne .Gerek var mı ki yaralarıma binlerce ayrılık kayan değdi,vazgeçmenin oltasını sığ sularıma atmışsın,üstüne yalnızlık denizime gözyaşlarını da akıtmışsın.
Dalgakıranlarından medet umarak,umutlarımın kirlenmişliğini paklayabilir,nazlarınla sözlenebilirsin huzur kentime.
-Aşkın fotoğraflarına bakarken, eskimez gülücüklerden bu aşkın bitmeyeceğini içindeki seller hep aksa da bentlerim sağlamdır gülüm.
-Toynaklarıyla aşk gövdemi tırmalayan kısrak bir ceylan ürkek gelişler sunuyor.
- Sana gelmek için bindim arabama.Çok az kalmıştı,şiddetli yağmura aldırmamıştım. Tem yolunda seller arabayı sağa sola sürüklüyor,herkes geri döndü.Ben aşkın sellerini yaşadım, ben sevdanın tufanlarını geçtim, ben bin kez senin selinde sürüklendim normal bir sel tesir etmez dedim.
- Sel arabamı yoldan uçurdu,bir dereden Marmara’ya sürükledi.
Tam denize sürükleniyordu,iç çekmeciyi açtım, ikimizin fotosu duruyormuş, ne zamandır orda bilmiyorum.Hani Camlıca’da kıpkızıl laleler içinde sana sarılmış,öpüyor gibi pozumuz vardı ya işte o çekmecedeymiş.Ona bakıp daldım geçmişe,o ana… Bir metre denize kala,orda bekleyen itfaiye ve kepçe siper olmuş.Bir de baktım kapımı açıp beni kucaklayıp taşıdılar kepçeye… Kepçe ile geliyordum, kucağımda o foto, seller kepçenin gitmesini zorlaştırıyordu polis helikopterinden yardım istediler. Bir halat yolladılar, halata tutundum bir adım kalmıştı halat kopmaz mı?
- Gidişin öldürmedi, içimde Rabbim bu büyük sevdayı böyle sonlardırmaz. Yine sulara düştüm,bir köye…Evleri yıkılmış,onlarca kişinin öldüğü köydeki samanlığın üstüne düştüm. Ayağım acıyor,yürüyemiyorum,samanlık, küçük meşe ağaçları arasında sıkıştım.Helikopter aşağı doğru indi; ama yerime ulaşması imkansız. Bir dalgıç halatla geldi,ona tutunarak acılarla çıktık. İçimdeki senli acıdan hiçbir acı hissetmiyorum ki..
-
Ağlayan bir resim tutuşturdum,ben ağladıkça seller arttı... Ben kendimi sellerin öksüz kirlenmişliğine attım.Hiçbir derdim görünmesin diye.
Kendiliğinden oluşan sevda tortuların arasında senli beyaz bir gül açılına kadar sensizliğin sularında kalacağım.
-Bizim dağlarımız şarkılarda, her melodide doruğuna tırmanır özlemler.Çiçekler çalar yapraklarının teliyle bizim şarkımızı.Acılara dokunur, seni unutamayışım.
-Azrail’in ince köprülerinden geçtim,melekler alkışladı Yakup halimi.
Deli Dumrul oldum bilesin.İstanbul’daki 3. Köprüde otağımı kuracağım, seni tanıyana 40 akçe, seni tanımayana baş baş…
Bir mevsim senfonisinde şefin eli kırıldı,beni sana çalamıyor.Ritim bozuldu korodan aşki sesler gelmiyor,her telden, her dilden bir ses.
Unutmalısın diyemiyor koru… Rabbim sen beni bu aşktan koru..
Kayıt Tarihi : 9.9.2009 11:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!