Garip oldu bizim eller,
Ne onur var ne de vakar.
Siyasete giden yollar,
Kir akıtır, lağım kokar.
Alçaklığa kansızlığa,
Katlandık her densizliğe,
Din adına dinsizliğe,
Ulemadan fetva çıkar.
Ölen ölür kalan sağlar,
Peşi sıra her gün ağlar.
Eşkıyanın sıra dağlar,
Bozkurtlara kurşun sıkar.
Çalıp çırpmak şeref oldu,
Kasalara haram doldu.
Yiğit yurdu ite kaldı,
Havlayarak bayrak yakar.
Memleketin en delisi,
Hapse doldurur polisi,
Askerimin baş Ali’si,
Teröriste boyun büker.
Devletin kanı emildi,
Adalet boka gömüldü.
Mahkeme ranta yamuldu,
Hırsıza madalya takar.
Ne fıtrattır ne de kader,
İmam oldu haçlı peder,
Vatan elden gitti gider,
Yüce millet bön bön bakar.
Kayıt Tarihi : 3.6.2015 23:38:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Nacar](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/06/03/fitrat-25.jpg)
Çok güzel..
Cehalettir tek derdimiz
Asıl suçlu biz kendimiz
Garip kaldı hak dinimiz
Aldırmayan kulak tıkar.
Öğrenip de öğretseydik
Tahripkâra boyun eydik
Osmanlıyken acip şeydik
Şimdi herkes gönül yıkar.
İlhamen iki kıta geliverdi
bağışlayınız.. Muhabbetle
selam ederim.
üzel dle getrmiş emeğine yüreğine sağlık hocam
Bende 'Fıtrat' için bir şiir gibi nesir yazmıştım. Bu güzel ve anlamlı şiirinize hediye etmek istedim. Saygılarımla.
Kanayan taraflarımızı bir türlü durduramıyorduk,
Başkalarının denizinde yüzüp kendi derelerinde boğulanlar,
Cinayet gibi ölümlere fıtrat diyordu.
Can pazarıydı sanki ülke, fıtrata fidye verilen gidiyordu,
Fıtrat gerçeğin hücumuna meydan okuyordu,
Öldürmek işin fıtratında diyor,
Kanlı pazarın üzerini örtüyordu.
Çok teke yeniliyor, kirli karanlığın gölgesinde kurtların avına takılıyordu,
Güneş yeniden doğunca unuturuz nasıl olsa,
Gündeme fıtratı sığdırıyordu.
Yeni günde güneşin sıcaklığında cinayete kurban gidenlerin kanları kuruyordu,
Bilmeyenler fıtrat ne diyordu?
Fıtrat varlığın doğası demekti,
Birilerine göre ölmekti, birilerinin birileri çıkarına ölmesi birileri için fıtrattı.
Doğa her canlıyı hoş geldin diyen kollarıyla karşılar, sunacağı her güzelliğe çağırırdı,
Söylenenlere ve duyduklarımıza inanmaktı fıtrat,
Oysa gerçek söylenmeyenlerdeydi, duyulmayanlardaydı, sessizlik gerçeğe, fıtrata daha yakındı,
Gaflet ise söylenerek yakınıyordu.
İnsanın derinliği dinginliğini genelde korur,
Yalanın dalgası üzerimizde dolaşsa bile,
Hakikatin iki şeye muhtaç olduğu gerçeği değişmiyordu;
Dillendiren/dillendiremeyen, anlayan/anlamayana eşitleniyordu,
Kendine karşı adaletsiz olmaya alıştırılanlar baskıya başını bile kaldıramıyordu,
Çünkü fıtrat öyle diyordu.
Bilmemiz gerekenlerin sonuna ulaştığımızla, duymamız gerekenlerin başında olmamız gerektiğini geç anladığımızda bu tuzağın uzağında olamıyorduk.
Az sayıda karanlıkta uyanık, çok sayıda aydınlıkta uykudaydık!
Akıl sürülmemiş tarla gibi ekilmişti beyinler,
Fıtrat ne ekmişse onu biçiyordu tam istenen gibiydi ekinler,
Gerçekte bir tek kendimizle konuşuruz işin aslından,
Kimi zaman sesimiz yüksek olur başkalarının duyabileceği faslından,
Kendisinden veremeyenler başkalarından kolay verebiliyorlardı, çünkü sahip olmadıkları şeylerden çok verme alışkanlığı edinmişlerdi,
Bunun hesabını da fıtrat hesabında tutuyorlardı,
Fıtratın hesabını tuttuğunu sananlar ölçüsüz ve sınırsız bir deniz gibiydiler,
Yaşanan aslında fıtrat değil fıtratın sunduğu fırsattı,
Sadece birileri bunu çok güzel sattı,
Kurbanlar toprağın altında yan mı gelip yattı?
Bu sefer sığınılan liman fıtrattı!
Hakikate kulak veren hakikati dillendiremeyenden daha basit değildi,
Duymak istediğini, görmek istediğini duyan ve görenler basitti,
Beşeri hayatın taraflı yasalarını ancak dahiler ve deliler yerle bir edebilirdi,
Oysa yasa çiğnemek kimlere kalmıştı!
Baharı yüreğimde saklıyorum diyen kışa kim inanabilirdi ki?
Zalim zevklerin tutkusu acılarımızı oluşturuyordu,
Hayret etmek uyanışın başlangıcı olacaktı,
Sanki fıtratta uyanmak yoktu,
Uyanmasınlar diye fıtrat fırsattı!
İnsanlık ezelden edep denizine dökülen bir ırmaktı,
Bu denize bir damla bile olmayı hak edemeyenler sürekli kenardan baktı,
Bu denize yanlışlar doğrulardan daha çok savunularak aktı.
Evren diyecek ki burada senin geçişin yaşıyor, yolun gelecek nesillere diyecek ki bu yolu ancak görebilecek bir yürek aşıyor!
Bu iki ucu tutulamayan devrandan her geçen artık şaşıyor.
Önder Karaçay
Adalet boka gömüldü.
Mahkeme ranta yamuldu,
Hırsıza madalya takar.
TÜM YORUMLAR (7)