Firuze butun bölumler Şiiri - Behçet Akbaş

Behçet Akbaş
43

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Firuze butun bölumler

Firuze

—bilmeyenler seni ne anlasın
Firuze Sen hayal ustu bir kadınsın—

Gün doğar
Gece aydınlığa karışır
Saçlarını umut gibi
Yaralı yüreğinle toplarsın
Hayata her gün bir adım
Ve bugün bir adım daha atarsın
Firuze bırak yaşanmamışlık
Yeni bir heyecanla yaşansın

Kelebekler yaşama kanat çırpar
Çiçekler tozpembe
Ağaçlar rüzgârda saçını tarar
Irmaklar sütbeyaz çağlar
Bırak firuze bırak
Hayat akışında aksın
Seni bilmeyen görmeyen ne anlasın
Sen hayal üstü bir kadınsın

Gökyüzü gözlerini kıskanırdı
Bakışların bir sürgün
Bakışların hapis eden bir zindandı
Firuzem her sabah
Yeni bir tılsımla uyanırdın
Ellerin gökyüzünden
Düşen bembeyaz kar tanesini
Saçların göğsünde dağılan
Binlerce ırmağı andırırdı

Güneş tenine değmeye utanırdı
Bulutlara gizlenir
Akşam vardiyasında
Sana görünmeden usulca batardı
Senle her zaman yeniden
Bir doğuş yaratılırdı
Adın aşktı; sevdaydı.

(firuze şimdi seni görmeyen
Beni ne anlasın
Sen hayal üstü bir kadınsın)

Vakit tüm arzulara gebe
Bir kez bile olsun
Hayatla koşuşturma
Bırak hayallerin yüreğinde
Yeşersin yeni bir ümitle
Sen sadece sessiz sedasız
Tüm güzelliğinle durduğun yerde beni bekle

—ama böyle olmuyor ki firuze
Beni iyice dinle—

Adım hayat olmasa da
Kapı eşiğinin yaşama aktığı yerde
Gelir bulurum seni
Hiç beklemediğin bir günde
Söz o gün tüm gecikmeleri
Satır aralarına koyacağız bir şiirin
Yeniden ve kararlı bir halde

(Evet, o günü bekle
Her zaman ki gibi zarif duruşun
Ve saçına taktığın kırmızı gülle)

Gel otur hasretin kucağına
Geceyle örtelim acılarımızı
Mazi defterini yeniden açalım
Yeniden anlatalım sırlarımızı
Ama sil gözlerindeki bin yıllık yaşı
Hadi firuze hadi ülkemin kızı

— Nasıl unuturum deme firuze
Biz bu topraklarda neler unuttuk—

Küçükken anne kucağında
Dinlediğimiz ninnileri unuttuk
Bir yıldız gibi parlayan gözlerimizde
Birbirimize bakıp el ele tutuşup
Kurduğumuz hayalleri unuttuk

—oysa bende bilirim bende
Biz bu coğrafyaya umuttuk—

Kardeşlerimizin toprağa düşen
O masum gözyaşlarını
Alev alev yanan yüreğimizde kuruttuk
Sustuk firuze bile bile sustuk

—oysa biz bu coğrafyaya umuttuk—

Ama gel gör ki her yerde zülüm
Her yer karanlık
Alev topları üstümüze üstümüze
Firuze yandık ki ne yandık
Çıra gibi aşk gibi
Yandıkça hayatı anladık

—üzülme artık firuze
Yüzümüze güleni dost sandık—

Demek buymuş göreceğimiz
Demek çarkın yalancı
Hilebaz oyunlarına kandık
Umduk firuze umduk
İyiliği mutluluğu güzelliği
Umduk ki hiç birini bulmadık

—belki de firuze heyecanlarımızı
Bu yüzden bile bile unuttuk—

(oysa biz bu coğrafyaya umuttuk)


Yorgunduk durgunduk
Alışılagelmemiş bir zamanın yolcusuyduk
Toprağı aşındıra aşındıra
Okyanuslara karışıp kaybolduk
Irmak gibi usul usul
Aka aka savrulduk

Firuze kaderin her cilvesinde
Alnımızın akıyla doğrulduk
Mütevazıydik mağrurduk
Her gece yavaş yavaş
Senle ateşlerde kavrulduk
Sevda gibi aşk gibi
Aynı kalpte başladık
Aynı coğrafyaya umuttuk

(suskunduk firuze suskunduk
Farkında değildik ama
Aynı yolun yolcusuyduk)

—aynı yolun yolcusuyduk—

Kaderin o acı, tatlı
O kaçınılmaz ilk cilvesine kapıldık
Bir pardon kelimesinin öncesinde
Dalgınca kalabalıkta çarpıştık
Belki de her şeyin son bulacağı yerde
Biz o an bu hikâyeye başladık

—Ne zaman bu anı hatırlasak
Senle uzaklara dalardık—

Firuze gözlerin o yağmurlu gün gibi
Hala ürkek hala bana tanıdık
Sen abranı kaçırmanın telaşıyla kızgın
Ben ise yüreğim sevdana kapılırcasına
Paramparça ve yanık

— Derken ayağa kalktın
Ve hiç konuşmadan ayrıldık—

(daha seni hiç tanımadan
Nasıl oldu da inceden inceye
Kalbime işlendi ayrılık)

— Bir adım... Bir adım daha
Kaybolup gittin durdum öylece—

Her bir adımın koca bir hiçlik
Her bir hiçlikte yeni bir yokluk
Her yoklukta varlığını buldum böylece
Firuze aşkın büyük darbesi
Umulmadık anda böyle inince
Gidişini seyrettim durup sessizce

—hala da gidişlerin korkutur beni
Yakar canımı her gün sessizce—

Aradan günler haftalar geçti
Aynı mahallede göz göze geldik
Sevmeye başladım seni gizlice

(nerden bilirdim firuze
Aynı mahalledeniz diye
Kader oyununu oynamış işte)

Her güm uzaklardan usul usul
Gizliden sana bakardım
Bir sevda bulutuydum
Gözlerinde durur ikliminde yağardım
Çünkü bilirdim firuze
Sen senden olanlardan farklıydın

—bir kürdün acısına gülmezdin
Onun derdini kendi derdin sayardın—

Oysa sende ben gibiydin firuze
Ve benzemiyordun diğerlerine
Belki bu yüzden
Bilinmez bir sırla girdin kalbime


—bilinmez bir sırla girdin kalbime—

Ve karanlığımda çıkardın yalnızlığına
Yaşam olmayan yüzüyle sana bakardı
Gözlerin gökyüzüne takılır
Gözlerim gözlerine takılırdı, susardık…
Oysa iki ayrı kaderin saklısındaydık

Gözlerinde yıldızlar kayardı
Gözlerimde yıldırımlar çakardı

—işte firuze bunun adı aşktı; sevdaydı—

Sen bilmediğim düşüncelerle
Bir cam kenarında sessiz
Bir sigara dumanında semaya bakardın
Bense yağmurlu bir gecede
Özlemimle tane tane sensizliğe akardım


—oysa iki ayrı hayatın saklısındaydık—

Ben ki kürd çocuğuydum firuze
Bozuk Türkçemle konuşurdum hayalinle
Ağırdı dilimin yükü
Kaldıramazdı hiçbir dil işçisi
Her birinin fermanı sürgüne ölüme yazılıydı

—ve işkence hapisti tek kelimenin bedeli
Kürtçe yasaklarla prangalıydı—

Seninle aynı ülkenin çocuklarıydık
Senin yaşadığın hayat hayattı
Benim yaşadığım önceden yazılmış
Bir kadere katlanmaktı

—ben kürdüm demenin bedeli
İlmiği boynuna dolamaktı—


—her birinin fermanı sürgüne yazılıydı—

Kimisini amed zindanında
Aldı bir işkence anında Azrail
Götürüp taa sonsuzluk diyarına
Kimisini darağacında selamladı ölüm
Düşürüp yiğitleri kancık ağına

—oysa firuze her biri
Nice umutlarla sarılmıştı yarına—

Anter’ide ansızın
Bir sokak ortasında
Amansız yakaladı kahpe kurşunlar
Ki firuze
Yitik bir dilin gözyaşlarıydı
Anterden dökülen sımsıcak kanlar

— ve meçhule karıştı
Zulme yazgılı garip hayatlar—


Unutulmuştuk bir kara parçasında
Haritanın en karanlık y(alanında)
Sancılarımız saçını beyazlatırdı
Umutlarımızın umut dağıtan
Mevsimlerin baharında
Firuze bir çocuk gibi koşardın
Tükenmişliğin içinde yeniden
Anlam katarak hayatıma

—cümlelerimin yorgun olduğuna bakma
Daha akmadım anlamların ırmağına—

Ne demeli ki
Sansürlenecekse düşüncelerim
Daha söylenmeden sıcağı sıcağına
Suç özgürlük kelimesinde mi saklı?
Bu muydu düşen payıma?
Öyleyse işte bileklerim
Vurun kelepçeyi
Vurun dipçikleri kafama

Ve didik didik edin
Arayın atın her birini bir yana
Yağmalayın sözcüklerimi
Dağınık bırakın öylece, ellemeyin
Anlamsız ve kopuk kalsınlar
Anlamasın diye insanlar cümlelerimi
Vurun hadi daha can çekişiyor
Vurun hadi yok edin benliğimi

—zaten ne anlam ifade eder ki
Haykırmayacaksam kimliğimi—

Ama unutmayın
Saklıyım hayatın her karesinde
Beni öldürdükçe
Bir benzerim alır yerimi
Prometus gibi var olmak için
Yeniden yeniden toplarım küllerimi

—firuze üzülme tutsak etiler diye bedenimi
Ruhum hep özgür öldürmediler, öldüremezler beni—

Ama kırdılar her yanımı
Ve dediler: aykırı davranmak ne haddine
Sonra doğu(m) sancıları ektiler içime
Güneşin yoldaşıydım her sabah
Dağlara dayardım sırtımı ağrı da
Oysa firuze karanlıkları örttüler üstüme

—karanlıklar ki korkutur beni
Karanlıklar ki yalnızlığıma gebe—

İnsanlar bilirim doğumdan ölüme gider
Ben ki doğ(r) u(m) dan
doğrudan, doğudan, doğrumdan
Alnı açık giderdim ölüme
Bırakma firuze beni yalnızlığımda
Yalnızlıklar ki karanlığıma gebe


Bu yüzden gel sokul yanıma
Kaldırımlara emanet etme gölgemi
Geceler hain, düşmeyeyim yollara
Yollar ki kan gölü ülkemin
Her sokak başında vurulmuşum
Dört parça, dört parça bedenim

—ne olur firuze gel yanıma
Tutarsa bir sen tutarsın beni bu şehirde
Anlarsa bir sen anlarsın—

Vakitsiz gitme sokağımdan
Caddelerim mühürlüdür sana
Gidersen ‘mart kalırım, eylül kalırım’
Yanar bir yanım, bir yanım üşür
Vurulurum gene taa derinden
Gene.. gene..gene..

—kız firuze seni sevdiğimi bilirler
Kullanırlar bana karşı
Ne olur gitme, ne olur gitme: t(uzaklara)


Sürgüler çekilmiş tüm kıpılara
Kuytuluk her yer, her şey ıpıssız
İn cin top oynamaya çıkmış meydanlara
Ellerim cebimde yürüyorum
Derken her defasında selam
Veriyorum yoldaşım yıldızlara
Ve bir de seni, seni düşlüyorum

—oysa firuze hiç sorma
Sensiz ne çok üşüyorum—

Haydi, Firuze gidecek hiçbir yerim yok
Arala bana perdeni aç camını
Yoksa tünerler şimdi başıma
Sararlar dört bir yanımı
Gitme demiştim sana
Gene de gelirim diye
Yitirsem de ansızın infazlarda canımı

Vurgundur ihanetler geçmişime
Sensiz binlerce infaz
Yaşamışım İllegal sevmelerde
Derken yanmışım temmuz sıcaklığında
‘tanyeri atarken Van da’
Sonra firuze Arif’in kaleminde
Firari güvercinler olmuşum
Subaşlarında, mengene dağında

—şimdi gidip de kırma kanatlarımı
33 kan pınarı! Akmaz, göl olmuş bu dağda—

Ve sürgün kalmışım kendi ilimde
Sürekli vurulup, kovulmuşum
Mecbur, yalnız koymuşum anlayacağın
Bacı, kardaş, sılayı geride
33 kurşun bu, saplanmış öylece
Yıllardır paslanır belleğimde

(33 kurşundur bu firuze
Saplanmış ülkemin kalbine)

—aç camını şimdi
Bana; dur! Gitme, gitme de—

Behçet Akbaş
Kayıt Tarihi : 6.1.2010 02:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


firuze yangın yeri yureğin

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Filiz Kalkışım Çolak
    Filiz Kalkışım Çolak

    oysa iki ayrı hayatın saklısındaydık—

    Ben ki kürd çocuğuydum firuze
    Bozuk Türkçemle konuşurdum hayalinle
    Ağırdı dilimin yükü
    Kaldıramazdı hiçbir dil işçisi
    Her birinin fermanı sürgüne ölüme yazılıydı

    —ve işkence hapisti tek kelimenin bedeli
    Kürtçe yasaklarla prangalıydı—

    Seninle aynı ülkenin çocuklarıydık
    Senin yaşadığın hayat hayattı
    Benim yaşadığım önceden yazılmış
    Bir kadere katlanmaktı

    —ben kürdüm demenin bedeli
    İlmiği boynuna dolamaktı— ...özellikle bu bölümü çok ama çok beğendim...çok etkilendim ..ben kürt çocuğuyum firuze...yıktı geçti adeta bu satırlarınız...çok güzeldi eserlerinizin her bir bölümü...bir inci kolyanin taneleriydid her biri..sonzu saygılarımla..++10..ant..

    Cevap Yaz
  • Halit Demir
    Halit Demir

    Bu destanın doğuşuna tanık olan tek şahıs (şanslı tanık) benim.
    Bir destanın doğuşunu bilir misiniz?
    Sizi olgunlaştıran bütün etkenler günyüzüne ulaşmak için derinden içinizi kemirir, cinsini tanımlayamadığınız sancılar başlar yüreğinizde, yirmilik bir genç benliğinin ötesine geçip tüm çağları bir çırpıda yaşar, 'aşk' kelimesi gerçek içeriğine ulaşır, zulmün her türlüsüne şahit olursunuz, azmin sınırlarını zorlarsınız, metinleri 'kutsal' niteliğini taşıyan üstadlar elinize su döker...
    Eğer bir destan yazmak istiyorsanız, içinde kendinizinde yabancısı olduğunuz yeni bir dünya kurmanız gerekir...

    Cevap Yaz
  • Bir Sarı Gül
    Bir Sarı Gül

    tebrikler..yürek sesiniz hiç dinmesin...

    Cevap Yaz
  • Mehmed Sarı
    Mehmed Sarı

    Şiirleriniz hiç de kötü değil. Gayet güzel, duygusal şiirler.

    Cevap Yaz
  • Mehmed Sarı
    Mehmed Sarı

    seninkileri çok yorumlamışlar ve puanlamışlar. Bilmem neden gücenirsin...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (38)

Behçet Akbaş