FIRLAMA GENÇLİK
Yaprak kımıldamayan bir gündür. Sıcak, hani sabaha kadar dışarıda dolaşsan bıkmazsın dedirten bir gecedir. Yaz gecelerini sevdiği kadar, karanlık ve uzun kış gecelerini hiç sevmemektedir. Soğuk geceler boyu sarılacağı ne bir annesi ne de bir babası olmuştur. Oysa sıcak yaz gecelerinde sere serpe uzanıp, yatmak ne güzeldir...
Yıllarca kaldığı yetimler yurdundan, yaşı on sekizi doldurduğu için ayrılmak zorundadır. Adı Şükran’dır. Bu ismi ona yurtta çalışan çamaşırhane sorumlusu Gülizar anne takmıştır. Çok güzel bir genç kız olmasına rağmen, fazla göz kamaştırıcı bir hayatı olmamış fakat yaşadığı her anın tadını çıkarmaya çalışmıştır. Bununla beraber herkesin fark edemeyeceği bir hüznü gözlerinde taşıdığı söylenir.
Böyle sıcak havalarda çoğu zaman kaldığı yurdun bahçesine iner, oturduğu ahşap bankta gelecekle ilgili hayaller kurar. Belirli bir saatten sonra yurdun kapıları kapanmaktadır. Yaz gecelerinin usanmaz, uslanmaz bekçisidir. Yine dışarıda geçiremeyecekti geceyi. Oysa yarın tamamen özgürdür. Yarın ki geceleri kâbus gibi karanlık ve uçsuz bucaksız olacaktı belki de...
Gelecek günlerine endişe ile bakar olmuştur. Bazen yurt arkadaşları ile kaldığı aynı odada demledikleri kaçak çayla ve içtikleri yasak sigaralarla, sabaha kadar sohbet eder, eğlenirler. Gizlice odaya sokulan bir bira, bazen de renkli bir mecmua, bazen hiç tanımadıkları bir yabancı artist resmi eşlik ederdi kara gecelerine...
Gün ışımaya başlamış ve kendisine kurduğu o büyülü krallık çoktan uykuya çekilmeye başlamıştır. Yaşıtı oda arkadaşları bir hafta önce ayrılıp gitmişlerdir. Tek başına ve çaresiz sabahı beklemektedir. Şimdi hayatın ciddiyetini kavradığı anlardır ve bu gece çok zor olacaktır.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta