Fırat'ın Suyu... Kızılırmak'da Akar...

Uğur Deniz Ülkegül
279

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Fırat'ın Suyu... Kızılırmak'da Akar...

O senin gözlerin,
Ustura bakışlı öfkeden kalma,
Dokunur, değdikçe kanatır yüreğimi…

İki eli kanda sevmelerim,
Yıkık duvarlı bir cami avlusunda,
Sahipsiz, aç, yoksul kalmış sevişmelerim…

Uyumaz hasmım,
Söylerim duymaz sancımı,
Anlatırım dinlemez…

“Düşmüş menzilinden gözlerimin,
Kayıp gitmiş ellerimden, elleri…
Çay deminde bir sohbet,
Yitmiş sigaranın dumanında, susmuş dostum…”

Memleket hapishane,
Küsmüş, gölde balık, dağda keklik,
Hançerini belinde taşır kadın,
Saplanır gözleri firari gidişime…
Ürkekçe bakar da ardımdan,
Erkekçe bekler namusunu…

Ferman bellidir ey dost,
Perdeleri çekilmiş gökyüzünün,
Yasaklanmış denizin mavisi,
Ve toza toprağa bulanmış özlem…

Ergenekon destanından kalmadır,
Boynumda ki yaftası sürgünlüğün…
Bu toprak benim, bu ağaç, bu yaprak,
Döktüğüm kardeş kanı, içimde sızı,
Ne Kürdün sancısı diner Fırat sesinde,
Ne Kızılırmak havzasında,Türklüğün…

Kime düşer o tetik söyle Halil!
Ben miyim o kurşunun kör olası adresi…
Aynı değil miydi seninle yazgımız,
Neyin kavgasıydı birlikte girdiğimiz,
Maraş’ı, Urfa’ sı, Çanakkale’si…

Senden mi kaçarım sanıyorsun,
Düşmüş peşime ihanetin gölgesi,
Batıdan geliyor bu “leş” kokusu,
Ecnebi soytarısı, misyon züppesi,
“Aydın” dedikleri şu “hain” tiplemesi…

Senden mi kaçarım sanıyorsun Halil!
Hangimiz daha cesur, hangimiz korkak,
“Hangimiz daha ölü duruyor…”
Nasılda kan kokuyor duyuyor musun,
Cilo’ya, Tendüreğe, Sümbül’e bir bak!

Yedi iklim üşütür tenimi bu memleket,
Böyle değildi bir zamanlar,
Aynı kumanyadan doyururduk ölümü,
Aynı mataradan sızardı kanımız,
İngiliz’e, Fransız’a, boyun eğmedi,
Aynı mevziden kurşun sıktı ecdadımız…

Hangimiz hain şimdi?
Dağa çıkan mı,
Yolda düşen mi?
Nasıl görünür Ankara’dan bu memleket?
Patrikhane içinde kin kapısı,
Kapının dışında bekler batının yalakası…
Nerde Onur…Nerde dirayet…
Düşmüşüz birbirimize, kalmışız şaşkın…
Şimdi sen…Ve bir ben…Batının maskarası…

Senden mi kaçarım sanırsın Halil?
Sana gelirdim ben,
Selam etmeye, sarılmaya, el vermeye…

Yol kesmeler içinden,
Ölümcül pusulardan çıkmışım…
Kırk bin ölünün ortasında,
Sırtımda bıçak yarası,
İnadına ulan inadına işte!
Düşmemişim, sağ kalmışım!

Anlat dağdakine,
“Edirne kapısından sızar ihanet,”
Büyür nifak tohumları sessiz,
Sinsi bakışlar değer boğaz sularına,
Kan gülleri açar toprağında Anadolu’nun…
Babasız büyür çocuklar,
Ve gözyaşını koynunda saklar kadınlar,
Kalırlar yapayalnız…Kimsesiz...Er’siz…

Anlat dağdakine,
Değmesin, dokunmasın kız kardeşine…

Aşımıza, ekmeğimize göz dikmişler…
Bölüşmenin hesabında ecnebi bakış,
Azdıkça azıyor her gün Kuduz köpekler…
“Mason tezgahında” durur “İnsan Hakları”
“Zevkle yapılır” ayrışmanın sinsi hesapları…

Hain mi dedin,
“Çok” bende,
Lakin düşün bir,
Şu ihanetin tanımını yap sende…
Konuşalım, anlaşalım, birleşelim…
Anlayalım hele bir
Dost kimmiş, düşman kimmiş?
Sonrasını birlikte,
” Yeniden düşünelim…”

Uğur Deniz Ülkegül
Kayıt Tarihi : 15.4.2005 22:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Meral Vurgun
    Meral Vurgun

    Yürekten kutluyorum bu güzelligi...

    Sevgiyle...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Uğur Deniz Ülkegül