Hangi iklimlerin baharından kopup düştü yüreğime
Üç cemrede, üç ölüm yüklü infaz,
Kardelen silahımı kuşanamadım,
Alnımın ortasına yığıldı yağız atlar,
Bilmediğim kelimeler döküldü gecenin koynundan,
Sapan taşımda sevgi fırlatmadım
Güller derip çıkmadım gülistandan
Zaten militanist şiirlerimle çekildim kanlı dağlara,
Öteleri aradım durdum bunca yıl,
Bir HAMZA selamı yeter, binlerce yıl ömrü tepmeye
Firari uykularda kundakladım aşka dair yazdığım
Tüm şiirleri, ve sen galiba iyi huylu bir tümördün,
Bir uzay gemisi gibi dolaştın damarlarımda,
Uzunca zamanlara ait bir resmin düştü içime zemheri soğuklarından
Gönül albümlerine koymadım,.
Artık düş, rüzgarlı tepelerimden,
Bak ben ölümlü şarkıların gıyabında dolaşan bir bestekar değilim artık,
Ki hazan yaprakları yüzüme çarpıyor,
ölümlü olmanın son armonisini
Ve ben yüzümü Kudüs’ e çeviriyorum,mülteci aşklardan,
Artık göğsüm daralmıyor,
bıyıklarım da tütün sarısı yok
Bu cellatların son tangosu olacak
ağaran saçlarımda şafak,
ilklerin telaşını taşıyacağım bir bozgun mevsiminde
akreplerin düşlerine sokacağım yılanları,
bende bitecek her ölümlü macera,
ahdim var yüzümün vitrinine bedirleri taşımaya
hiçbir gün kendi öncesindeki günü takip etmemiştir,
hiçbir gül, kendi kırmızılığında başka bir gül açmamıştır,
karıncalar her mevsim baharları taşımıştır ambarlarına
gün hükmünü her zaman ucuza devretmez karanlığa
karanlığın içinde bir çıkılmazlık vardır kendi karanlığına
gönül aynalarına güneş yapıştıranlar düşmez bu alacalığa
Şimdi yolu vurduk,
Tur dağına,
Şimşeklerden hızlı kılıçlarımız var seyfullahtan,
Ezel, ebet hak güç bizimdir,son durak Kevser bize
Ve onlara çamur yüzlü yüzlerini çamurdan çıkaramamış
Haydutlara bayram yok,
Geç gelen baharlara düşen cemre de bizim üç elimiz
Yılanlar koyundan haydut çıkmaz limanında bekler bir gemi
Tüm haydutları üstüne alacak bir gün bu gemi,
Demirleyecek gayya kuyularının dibine,
Kurtul kurtulabilirsen,
Zalime yaşasın cehennem,
Bir bakarsın Kızıldeniz’i yeniden yarar asamız
Eli kanlı firavun saplanır çamura iyice,
Ve peşinden gelen yılanlar ordusuna son park yeri olur,
Ebu garipler, Müslümanım demeye kimsenin dili varmaz
Kalın elbiselilerden de hiç ses çıkmaz,
Halbuki Mekke, Medine arası yollarda at koşturduklarını
Söyleyen hıyarlar ordusumuydu acaba kabuğu soyulmuş
Ton balığına mı döndüler ne oldu bunlara, ebu garibin içindekiler
Dururken dışındaki puştlara sahip çıktılar,
Kargalara iyi yem verin ki ilerde de bizim gözümüzü oysunlar
Yuh be..ayrılık ikliminde yedi veren gülleri doğrayanlara
Yuh…be yuh..onlara da yuh..bize de yuh……………………
Kayıt Tarihi : 17.6.2006 19:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bir gün garip köye geldi birisi
''Muhtar ben, aza ben, bekçi ben'' dedi
Yavruları yedi sansar çerisi
''Kanun ben, ceza ben, bekçi ben'' dedi
Dedi ki: ''Size ne vatanı sevmek
Size mi kalmıştı Fatih'i övmek?
Ne demek be, milli devlet, ne demek!
Şehir ben, kaza ben, bekçi ben'' dedi
''Var mı, daha var mı, bir şey diyecek?
Söyleyin, kaldı mı baş eğmeyecek?
Yavruların eti varken yiyecek
Başlarım tuza ben, bekçi ben'' dedi.
''Evinizi, barkınızı yakarım
Sizi tutar hücrelere tıkarım
Sanmayın ki yaşınıza bakarım
Beklemem yaza ben, bekçi ben'' dedi
''Muradı gözünde olanlar varmış
Açmadan, zamansız solanlar varmış
Aldırmam, muratsız kalanlar varmış
Geline, kıza ben, bekçi ben'' dedi
Bir taraf çakırkeyf bir taraf ah ah
Bir yanda toy düğün bir yanda eyvah
''Devleti seveni öldürün mubah
Aldırmam naza ben, bekçi ben'' dedi.
Zülfikar Yapar Kaleli
TÜM YORUMLAR (1)