Şimdi gözlerini kapat ve bırak firari gülücükleri ilkbahar yağmurlarına.Yüzündeki tebessüm toprak koksun.
Bir eylül kopsun yüreğinden.Dökerken ağaçlar yapraklarını herhangi bir şehrin herhangi bir köşesinde,geç kalanlara aç kapıyı,dirilişin duruluşundan asi olsun.Topla benliğini geride bıraktığın aşklardan ve tuz basmayı marifet bilme en buyuk olana.Mor gökyüzüne ver selamını,bulutlara teşekkür et gözyaşları için,sakın utanma yıldızlardan,onlarda en az senin kadar çıplaktır ve günün birinde en mahrem sırların gökyüzünde yankılanıp kaybolacaktır.Elbette yorgundur ve nasır tutmuştur yüreğin varoş sevdalarda...
Şimdi bu şehri ardında bırakman gerek.Yarım kalan düşerine son ve en büyük ihanetin olacaktır bu ve elbet acıtmayacaktır canını yaşadığın diğer ihanetler kadar.Suçlu değilsin kötü olan bu şehrin insanları ama sen yine de boynun bükük yürüyeceksin.Gece süzülecek gözlerinden Güneş saklı kalacak bir yerlerde
Şehir geride kalacak.Tüm yorgunluğuyla,tüm köhneliğiyle dinlenmeye çekilecek.Sen basıp giderken ayakların geri geri sana ait bir şeyleri geri vermeyecek bu şehir.Sen şehirden nefret edeceksin,şehir senden.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman