Filistinli Üç Çocuk Şiiri - Faysal Yaman

Faysal Yaman
10

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Filistinli Üç Çocuk

Ağlıyordu üç çocuk Ana kucağına sığınarak
Atılan bombalardan, Başlarına yağan taştan
Birbirine sarılmış, Ana kucağına kaçıyordu.

Ağlıyordu üç çocuk Korku ile titreyerek
Patlayan bombalardan Korkunç sesler duyuluyor,
Duvarlar parçalanıyor, kapılar kırılıyor,
Camlar korkunç seslerle patlıyordu
Gökten “Ölüm” yağıyordu.

Üç çocuk ağlıyordu.
Son sığınakları Ana kucağına kaçarak.
Gökten demir yağıyordu üzerlerine.
Taşlar, betonlar, toz, toprak Onları örtmek istercesine içine alıyordu.
Çünkü İsrail bombaları Son sığınak olan evlerini
Başlarına yıkıyordu.

Ağlıyordu üç çocuk Ana kucağına kaçarak.
Elleriyle birbirlerine tutunmuş Kucak kucağa sarılmıştılar
Biri diğerini, diğeri öbürünü Korumaya çalışıyordu minnacık elleriyle.

Üç çocuk Ana kucağına kaçıyordu Üzerlerine yağan bombalardan
Başlarına yıkılan taşlarından Ölüm meleğinin yaklaşan nefesinden

“Anne! ” diyordu Mini minnacık çocuklar
O masum ve günahsız dilleriyle
“Anne! Niye bizleri bombalıyorlar? ”
Niye evlerimizi başımıza yıkıyorlar?
Niye bizleri vuruyor, katlediyor, öldürüyorlar?
Niye anne, niye… Diyordu üç çocuk Ana kucağına sığınarak…

Soruyordu üç çocuk ağlayarak.
“Bizler… Kime ne yaptık ki anne! .. Suçumuz ne bizim?
Bizleri niye öldürüyorlar, Niye bombalarla katlediyorlar?
Niye anne niye? Yoksa yaşama hakkımız yok mu bizim?
Diyorlardı çığlıklarla ağlayarak.

Zavallı anne verecek bir cevap bulamıyor,
Yavrularına sarılarak sadece ağlıyordu.
Zalimlerin zulmüne gözyaşlarını akıtmaktan başka verecek cevabı yoktu.
O sadece kollarını yavrularına dolamış, Bedenini yavrularına siper ediyordu.

Birbirlerine sokuldu üç çocuk Ana kucağına sığınarak
Yıkıldı betondan duvarlar, Üzerlerine çöktü karabasanlar,
Yamyamlar, vampirler, yarasalar, medeni geçinen
Kan içici zorbalar ve yardakçılar İsrail’i alkışlıyordu.

Ve üç çocuk Annelerinin kucağına sarılmış
Çaresiz, kimsesiz, sahipsiz ve yalnız sadece ağlıyordu.

Taş altında kalmış Annenin dudağında bir dua… Mırıldandı.
“Allahım” dedi anne Çocuklarını bağrına bastırarak:
“Bizleri ve çocuklarımızı, Dost ve akrabalarımızı
Kurtar bu ızdırabtan… Sen nasıl diliyorsan öylesine kurtar.”

Artık ümitsizdiler Kurtarıcı beklemekten
Bombalar yağıyordu gökten, Rahmeti beklerken meleklerden
Ve derken… Bir sabah erkenden, Üzerlerine “azap” iniverdi.
İşte o an da birden Evleri başlarına geçiverdi.

Çocuklar bir kez daha sarıldı annelerine
Fakat, heyhat! Artık anneleri ruhunu teslim etmiş, yaşamıyordu.

Dünya da kan içiciler kan dökerken,
Zalimler zulümlerine devam ederken, zorbalar zorbalıklarını sürdürürken
O masum, o pak, o tertemiz kadın artık yaşamıyordu.

Ağlıyordu üç çocuk Ana kucağına sığınarak,
Dünyaya geldiklerine pişman, Sokuldular analarının soğuk bedenine
Yapıştılar birbirlerine Fakat anneleri onları ısıtmıyordu.
O çocuklarını artık hissetmiyordu.
Kaskatı kesilmişti bedeni kanı soğumuş, artık akmıyordu.
Anne, çocuklarına sarılmış kıpırdamıyordu.
Çünkü O ölmüş, artık yaşamıyordu.

Ağlıyordu üç çocuk Kollar kollara kenetli,
Başlar ananın bağrına yaslanmış, Yürekleri parçalanmış
Miniminnacık kalpleri Hiç durmadan küt küt atıyordu.
Küçücük kollarını, birbirlerine sarmış,
Minnacık parmaklar, Ana göğsüne yapışmıştı.
Bombalar patladıkça Onlar birbirlerine sarılıyor,
Birbirlerinden güç alıyordu.

Ağlıyordu üç çocuk Kimsesiz ve sahipsiz
Seslerini yeri ve göğü yaratandan başka Hiç kimse duymuyordu.

Duymuyordu hiç kimse seslerini, Dünya duymuyordu çığlıklarını
Ve duymuyordu onları Amerika
Duymuyordu hürriyet havarisi geçinen İngilizler
Duymuyordu sözde özgürlükçü Fransızlar,
Halkların özgürlüğünü savunan Ruslar..
Çinliler, Japonlar, hümanist geçinenler
Batılılar, doğulular, Avrupalılar…

Duymuyordu onları demokrasi havarileri Adalet bekçisi
Ve özgürlük savaşçısı geçinenler…
Allahtan başka hiç kimse Ama hiç kimse onları duymuyordu
O Allah ki arşı ve kürsüyü yaratmış
“Arşımın altında zalimi barındırmam”
diyen, Kainatın yaratıcısı olan O kudretli zat ise sabrediyordu….

Ve birden bir duman kapladı etrafı, Bir bulut doldurdu evi
Minnacık yürekler nefes aldıkça
Ciğerleri yanıyor, gözleri kavruluyor,
Boğazlarına sanki hançer saplanıyordu.
Ölüm an be an yaklaşıyordu.
Yaşamak için aldıkları her nefes
Onları ölüme taşıyordu.
Ve ölüm her nefeste onları sarıyordu.

İsrail şimdi de kimyasal bombalarla vuruyordu.
Bombaların, kurşunların, roketlerin alamadığı canları
Şimdide kimyasallar alıyordu.

Dün Halepçe’de, Afganistan’da, Nagazaki de
Bugün ise Filistin de, Gazze de
Beytül Hanun’daydı kimyasal bombalar.
Zulüm aynı zulüm, zalimler hep aynıydılar…

Artık üç çocuk yaşamıyordu.
Allahın verdiği üç masum canı İsrail canileri vahşice almıştı.
Çünkü onlar için; kendileri haricinde hiçbir canın değeri yoktu.
“Filistinliler ölmek, İsrailliler ise öldürmek için vardı.”

Adı Şabra, adı Şatilla, adı Beytül Hanun,
Adı ne olursa olsun hiç fark etmiyordu.
Vurulan, öldürülen, katledilen yine hep Filistinli insan oğlu insandı.
Yapılan yine zulüm, yine vahşet, Yine katliamdı.

Ey Filistin’in kahraman evladı
Selam sana, Selam uğrunda öldüğün kutsal davana
Ve selam şahitliği şehitlikle ispatlayanlara

Faysal Yaman
Kayıt Tarihi : 30.12.2009 10:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Filistinli mazlum insanların katledilmesi anısına Beytül Hanun da öldürülen üç çocuğun hikayesidir.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Faysal Yaman