Merhaba beni tanıdınız mı? Tanımış olmanız gerek çünkü hemen hergün görüşüyoruz. Televizyonda, internette, gazetelerde okuduğun haberler benim. Ben manşetlerde ki Filistin in kanayan yüzüyüm. Baktığınızda içinizi acıtan, fazla da bakmadığınız yaralı, kan revan içinde olan Filistinli çocuk var ya; o benim işte. Şimdilerde Filistinli denince sanki kanserli bir hastaya bakıyor gibi baktığınızı biliyorum, acıyarak içiniz burkularak bakıyorsunuz bana. Haklısınız yaşamamız sadece şansa bağlı. Bir mikrop gibi sarıyor yurdumuzu savaş ve bizim hayatta kalmamız sadece İsrail in nereye bomba atacağına bağlı. Belki benim bulunduğum yere, belki benden bir mahalle uzağa. Belki ben öleceğim, belki de benim yakınlarım.
Hepiniz yataklarınızda rahat rahat uyurken biz burada ağır silahların altında topla tüfekle daha da önemlisi, kimsesizliğimizle savaşıyoruz. Kimimizin annesi öldü. Kimimizin ailesi tamamen yok oldu. Kimimizin yüzünde derin yaralar var. Kimimizse isyanlardayız ''neden hala birşey yapan yok'' diye kahırlardayız. Bizi seyreden herkese görsel şölenler hazırlıyoruz. Sizin Üzüldüğünüzü biliyorum, fakat bazıları için sadece gündem konusu olmaktan öteye geçemedik. Sevgili seyircilerimiz, bizde ne var bilmek ister misiniz? ateş var, acı var, kan var, yangın var ama asıl yangın bizim beynimizde büyüyor. Kalbimize kurşun tohumlarıyla kin ekiyorlar, nefret ekiyorlar, acı ekiyorlar yavaş yavaş büyüyor içimizdeki savaş. Asıl savaş benim içimde, çünkü ben büyürken intikam hırsıyla büyüyecek ve bana yaşatılan anları zihnimden hiçbir zaman silemeyeceğim. Hani sizler uyuduğunuzda kabus görürsünüzya biz burda hergün kabusa uyanıyoruz. Biz kabusları gündüzleri yaşıyoruz. Geceleri ise ölüm korkusu oluyor, belki uyanamayız sabaha diye yumuyoruz gözlerimizi.
Biz Filistinli çocuklar doğarken hayata bir sıfır yenik başlayanlardanız. Suçumuz mu? Filistinli olmak.Bizim aldığımız o sıfırdan başka sıfırlarımızda var bu hayatta. Sizinde bildiğiniz gibi en küçük rakam sıfırdır, en düşük nottur sıfır. Öğretmenler bile sıfırdan başka puan veremezler değil mi? Önceleri aldığım sıfırları toplamaya çalıştım fakat sonradan anladım ki sıfır sıfırla toplanmıyor, sonuç yine sıfır yani bir hiç.Ben aylardır sıfırdan sonrasını yaşıyorum. Sıfırdan sonra eksiler başlıyor. Bazen hep o sıfırlık zaman diliminde kalabilseydim diye geçiriyorum içimden. Çünkü skor hanemize yazılan eksileri kollarımızla, bacaklarımızla ödemek zorunda kalıyoruz. Bazen yüzümüzde derin yaralar oluşuyor, bazen kardeşimizle ödüyoruz eksilerimizi.
Bizim burda herkes bir yerlere koşuyor. Kafamı sağa çevirdiğimde bir anneyi enkazın altından çocuğunu ararken görüyorum. Başımı sola çeviriyorum hastanelere sedyelerle yaralı taşınıyor. Eğer sedyedeyseniz yaşama şansınız var demektir, çünkü ağır yaralıları nasıl olsa kurtaramayız diye kaderlerine terk ediyorlar. En çok çocuklar taşınıyor sedyelerde, kısacası Filistin in geleceği sedye içinde yatıyor.
Burası tıpkı bir atletizm yarışması gibi. Koşarsınız yaşamak için. Kimileri koşarken düşer, diz kapakları yaralanır. Yine de kan revan içinde koşarlar. Kimileri pes eder, yarış pistinde ezilir ve kaybolur. Bazıları da yılmadan koşar çünkü sonunda ezilmek yok olmak, bir hiç olmak vardır.Asıl hiçlikse direnmeden yenilmektir. En çokta bu zor gelir bir filistinliye karşı çıkamamak eli kolu bağlı olmak sizin gibi seyretmek. Bazılarımız İnsanların ona acıyarak bakmalarını istemedikleri için yavaşta olsa, yaraları da olsa koşarlar. Ben de o pistte yara bere içinde koşuyorum. Ayaklarımla kan izi bırakıyorum bastığım yerlere, hangi yolları geçtiğim belli oluyor. Çevremde bana acıyarak bakmak isteyen insanlara ben de başımı kaldırarak bakıyorum ki beni korkak sanmasınlar bana acımasınlar istiyorum. Koşmalıyım, hayatımda ki eksilerden kurtulup sıfırları temizlemeliyim. Eğer sıfırda kalırsam, bu insanlar bana acımadan beni iğrenç bir böcek gibi ezecek ve bundan oldukça zevk alacaklar.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman