Sırlardan soyunup adını düşürmedim dilime. Koyu akşam karanlığında turunç ağaçlarının kokusuyla yürüdüm. Gölgem çift,yalnızlığım tekti. Neydi umudumu dinlendiren, tekrar tekrar vazgeçirip koşar adım sana getiren. Adını koyamıyorum ne olur yadırgama yerini ne köşkler yıktım, ne rengarenk düşler. Şimdi bütün tümceleri ilkokul sıralarında düğümlenen, burnu akmış çocuk utangaçlığıyla konuşamıyorum, daha da rezil olabilirim, daha da düşkün. Değil ki seni anlatıyorum her şiir de her mektupta, anlattıkça kaçıyor, sevdikçe korkuyorum senden..Anla artık anla bin kilitli kapılar veremez sevgimin sana verdiği güveni, ne vakit yorulursun,düşünme ben beklerim seni, ne vakit Anlatmak istersin ayıplamam,anlarım. Ah diyorum ah... yeryüzünde bir dil yok ki kalbimin ayasıyla su içirsin dudaklarına,kelimelerim karışsa damarlarına mantığın dünya kalbin cennet diye atsa."aşk deyince kalem elden düşse gönlüm ataşlara yansa" diyorum. Ah mihribanın kardeşi, leylanın gelini, gel söyletme Ahmed Arif in oğlunu...
Belki de sen haklısın, yazgı bu hayat bu diyor bir yanım. Birinin erken kalkması birinin uyuması hasretin kucağında, birinin gelmesi birinin ölmesi....içimde bile seni tutuyorum kendime karşı siz ikiniz ben hiç. Ömür bu denklemin uyuşmasızlığıyla akıp gidiyor çok öte de beni mi bekliyor pişmanlık, bilmiyorum gün hangi dağın ardından doğmayı bekliyor, mevsimlerden nerdeyiz kıblesi işgal edilmiş, evi yıkılmış Filistin gibiyim, haklı ama gücü yok umudun....
🌻✒️@kamilyolacan
.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta