Uzun ve meşakkatli bir yola revan olan üç yolcunun yoluna çıkan, piri fani,ak sakallı biri, yolculara der ki; evlatlar, bu yol uzun ve yorucudur, azığınız azalabilir, yorgun düşer, ihtiyaçlarınız çoğalabilir, bu yol güzergahında; önünüze semiz fil yavruları çıkar, sakın ola onlara zarar vermeyin, zira; anneleri de size zarar verir der ve yoldan çekilir.
Az gider, uz giderler; acıkır ve yorgun düşerler, bir vaha kenarına varınca, bakarlar ki, sahiden; yeşilliklerin arasından semiz bir fil yavrusu suya doğru pampal pampal koşarak gelmekte, iki arkadaş şerde ittifak edip; karar verirler bu yavruyu yemeye, biri muhalefet eder; arkadaş der, o yaşlı amca bir şey biliyor ki söyledi, ben bu ziyafetinize katılmayacağım der ve geri durur.
Kalan iki kafadar, arkadaşlarına çıkışarak; fil nereden bulup da bize zarar verecek, gel ye keyfine bak diyerek, yavruyu mideye indirirler, rehavete yol açar semiz et tabi; biraz uyuyalım da sonra yola devam ederiz diye uykuya dalarlar, ziyafete katılmayan aç olduğu için, uykusu gelmez, uyanık oyarak uzanır oraya; ;
Çok sürmez, tren düdüğü gibi bağıra bağıra, öfkesi kulaklarında ters dönmüş, yerin bağrını yara yara toz toprak içinde dev gibi bir fil gelir;
İkisi horul horul uyumakta, uyumayan da son duasını yapmaya başlar, fil yatanların burnuna hortumunu dayayıp, yavrusunun kokusunu alınca, dişlerini taktığı gibi arkaya aşırıp ikisini de cansız yere serer,
Son duasını yapana gelince, hortumunu burnuna yaslayıp, yavrusunun kokusunu alamayınca, çünkü -soğan yememiş ki ağzı koksun-, hortumu ile şakaklarına vurarak, teşekkür eder gibi, yavrusundan ebedi ayrılığa düşen fil, sonsuzluğa doğru yol almaya başlar ve bir kara bulut gibi çeker gider.
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta