Bıçak sırtında yara fikrimin ince gülü
Sözler bıçaktan keskin akan kanımdır sızın
Devrilen azametin gamsızlığında ölü
Teselli ırmağında sürgüne gitti naz’ın
Ne geceye serenat, ne çınarda adın var
Sıyrılan kabukları toprağa gömdü mazi
Sonbahar yağmurunda hicrân yüklü tadın var
Rüzgâr elimden aldı aşka yazdığım tezi
İncir ağacı zahir sevda sanılan yalan
Mükemmellik denilen eski günlerde kaldı
Erken başladı hazân bülbül sesinde talan
Emanet duyguları giden atlılar aldı
Yol uzun yolcu yorgun çıkında yangın hali
Bir söğüt gölgesinde Kerem gözüne hasret
Bir bir elimde kaldı uzandığım her dalı
Sen hâlâ sensizliğin sessizliğine şükret
Beynim Yedikule’nin zindanlarında mahpus
Soruyor ben nerdeyim söyleyin bana kimim
Işık kırıklarının hücre köklerinde pus
Ümit girdaplarının içinde battı gemim
Gece gözümden düştü yırtık gömlekli dilek
Bir kesafet bir duman zamanı yaktı çile
Boşlukları sarmaktan yanına düştü bilek
Bahtın yorgunluğunda kim yaşaya kim öle
Mücrim çoban yıldızı ortak gözde pusula
Züleyha ”vah vah “derken kaydı gözünden yıldız
Öksüzlüğünü tattım gölgendeki asıla
Felek eski defterden çıkan günleri saydı
Bu gün sesin çıkmalı, çıkmalı bu gün sesin
Âşiyân’a benzeyen sırça saray çöküyor
Ya da buz dağlarını eritmeli nefesin
Saatler birer birer yelkovanı söküyor
Ne sen bensizliğinde, ne ben sensizliğinde
İki el bir baş diye Arş’a çivi çakarız
Koskoca Kâinatın mekân sonsuzluğunda
Bir çınar gölgesinden âsûmâna bakarız
Şafak vaktinde çile, çıkmaz sokaklara eş
Taç mahal’i çatlatır gözünde renk ve şekil
Bir çift gözde çıldırır sitemlerde keşmekeş
Kaldırım taşlarında sırt üstü yatar akıl
Sancı çiçeği zahir genzimi yakan kokun
Hatıramı yakıyor yüzünde saklı tezat
Vefâ dehlizlerinden uzan gözüme dokun
Yusuf’i zindandayım sabır küpünü uzat
Heyhat kulaklarımda zonkluyor buruk veda
Yere düşen gazeller yakarken şanlı ağıt
Sen zamansız vurgunum sana artık elveda
Şahidim gök ve deniz kırık kalem ve kâğıt
Dalga, sakla hasreti vuslat kıyısına vur
Balıkçı oltana bak denizkızı’nı koru
Ne bir adım ileri ne bir adım geri dur,
Belki Denize düştü gönlümün sevgi suru
Dağı sırtında taşır içerden çökmüş hasta,
Sularımız çekildi vefa tarlası çorak
Bu gece yazmalıyım ayrılığa son beste
Makberi’ce düşmeli kara geceye firâk
Makberi – Ahmet Akkoyun………………..10/09/2008…………..22:50………………….İst
Ahmet AkkoyunKayıt Tarihi : 10.9.2008 23:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Akkoyun](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/09/10/fikrimin-ince-gulu-2.jpg)
Âşiyân’a benzeyen sırça saray çöküyor
Ya da buz dağlarını eritmeli nefesin
Saatler birer birer yelkovanı söküyor
Yine çok güzel, yine çok etkileyici ve yine AHMET AKKOYUN. Tebriklerim sonsuz...
Siz okumak inanılmaz hazlar veriyor bana.
Kutluyorum.
Balıkçı oltana bak denizkızı’nı koru
Ne bir adım ileri ne bir adım geri dur,
Belki Denize düştü gönlümün sevgi suru
Dağı sırtında taşır içerden çökmüş hasta,
Sularımız çekildi vefa tarlası çorak
Bu gece yazmalıyım ayrılığa son beste
Makberi’ce düşmeli kara geceye firâk
Kendime bir nüsha çıktı aldım.
Yorum ne haddime.
Övgülerin en yücesine layık.
Saygı ve hürmetlerimle,
Celil ÇINKIR
TÜM YORUMLAR (21)