I) KOCAMAN BİR YÜREĞİN OLURSA...
Öncelikle size bir sorum var: Kocaman bu dünya bir yüreğe sığar mı sizce ? Evet sığar. Hem de öyle bir sığar ki... O yürek an gelir bütün mazlumların acısını ruhunun en derinliklerinde duyar. O yürek büyük bir şehirde boğulurcasına kanat çırpan ve inatla ayakta kalmaya çalışan yaralı gariplerin feryadını görüp onu da sığdırır içine. Yeter ki görebilmek istesin. O yürek bu gördüklerini ve dinlediklerini sindirdikçe zamanla öyle kocaman olur ki insanların bir çoğunun başkalarında göremediği gizli işaretleri hemencik fark ediverir yüreğinin gözüyle. Bu bazen güzel bir işarettir bazen de olumsuz bir işarettir. Bu işaretler çoğu zaman gözlerimizde gizlidir. Çünkü gözler hissettiğimiz ve düşündüğümüz bütün şeyleri nakış nakış işler kendine an be an. İşte bu işaretleri fark edebilmek ise gönül dünyamızı ve acıma duygularımızı ne kadar beslediğimize, ne kadar kulak verdiğimize bağlıdır sadece. Her şeyde olduğu gibi bunda da öncesi niyet sonrası ise kısmettir. Allah, bu kısmete ulaşabilenlerden eylesin bizi inşallah.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
'Dünyadan' değil 'Dünyamdan' olacak.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta