Söz var ağı ola
Söz var bağı ola
Söz var çağı ola
Söz var yaslanacak dağı ola
Söz var zamanda zeminde duyula
Söz var ilişkinlik deminde uyula
Söz yok, ağı dağı olmaya
Söz yok, bağı olmaya
Söz yok, çağı olmaya solmaya
Söz yok, yaslanacak dağı olmaya
Söz yok zaman ve zeminde dolmaya
Söz yok, ilişkinlikle deminde olmaya
21.12.2008
Bayram Kaya
Düşünce (fikir) özgürlüğü aldatan yanıltan bir kavramdır. Egemen güçlerin ve bunların sözcüsü olan, sözde yazarçizer ve aydınların, Ya da burjuva demagoglarının akıl karartmasıdır. Özgürlüğün kişi boyutuyla ve popülaritesi ile anlatılması gayretidir.
Kuramsal olarak fikir özgürlüğünüz vardır. Böylesi bir özgürlük ben'in düşünme faaliyetidir. Herkes, her şeyi, dilediği gibi, dilediği şekilde bir bir düşünür. Bundan sizi alıkoyup engelleyecek Hiçbir kuvvet, Hiçbir güç yoktur. Bu bir kendiliktir. Bir zorba size gözünüzü kapat dese. Siz kapatırsınız. Ya da kapatmaz iseniz zorba size yaptırımını uygular.
Hâlbuki aynı zorba size; yediklerinizi hazmetmeyi yasaklıyorum, çiş yapmanızı önlüyorum; kalp atışlarınızı susturun, size yasaklıyorum ve düşünmeyiniz de, diyemez. Eğer dense de, bunlara hükmedilemez.
Sanal pratiklikle bizler, istediğimiz her şeyi istediğimiz gibi düşünür, hayalleriz. Bu bir özgürlükse çok çok özgürüzdür! O zaman da, hazla kendimizi mutlu ve özgür addedebiliriz! Bu yanılsatmaca, tam da bir egemenci güçlerin ekmeğine yağ süren, uslu düşüncedir.
Bu bağlamda düşünme; beynin bir etkinlik yürütmesi olayıdır ki, çok temel bir olgudur. Böylesi durumda düşünme özgürlüğü söz konusu değildir. Düşünmenin özgür olabilmesi için; düşüncenin sosyal ve toplumsal ve politik alanlarla ve bilimsel alanda tartışılan bir girişme olması lazım. Bu girişmeleri siz, söz ve yazı ile yasalar içinde kalıp, açıklıkla iletişebilmelisiniz.
Sizler de, bu işleve uygun, araçlı ve amaçlı uygulanabilir, nicelenir, beyin etkinliği yürütürsünüz. Bunları tartışmak, bunlara katkılık vermek ve bunları yapıcılıkla ortaya koyabilmek; hem sizin uzmanlık alanınızla, hem bireysel felsefe ortaya koyarlığınızla mümkün olması da bir çeşit zorunluluktur. Alan dışı, konu ilgililerin konuyu yansıtan anlatım hakları da, bilgi olduğu sürece bu kabilde değerlenir.
Bu tür düşünmeleri biz; ilanen, söz ya da yazılı olarak, kendi sınırlılık kuralları içinde, yapmalıyız. Herkesin, aynı alanda, aynı konuya ilgi geliştirmez oluşu da, bir başka konunun boyut durumdur.
Düşünceye beynin bir kendi kendine yansılama faaliyeti açısından bakılınca, düşünce özgürlüğü denmekle; at izini, it izine karıştırmak tabirindeki gibi serbest düşünce oluşumlarının yayılmasını önlemeye yöneliktir. Bir karıştırma, bir kırpma, bir gerilim düşürme, her kafadan bir sesle, şaşkınlık, bir düşünce kirliliği bezmesi yaratmaktır.
Bu tür girişme alan içinde boş söz oyunu yapan, matuf kişilerin, bir tavır oyunudur bu. Yani asıl olan, düşünce ve kanaatin açık olarak konu hazırlıklısı, haberdarın tartışırlığıdır. Söz konusu olan da budur.
Örneğin “”Bu anayasa, bu millete bol geldi, fikir özgürlüğü toplumdan ileri gitti”” diyen biri, ayakları yere basmayan, adeta kusan, bir yalan ve cehalet bilmezliğini söyler. Çağdaş ve düzlemsel konu ile giriştiği için fikirdir. Ama tümden bilgisizlik içerdiği için, bir had bilmezliktir. Fikir özgürlüğü bağlamında tartışılır değildir. Bu bilmezliktir.
Bir kere anayasalar, fikri oluşma özgürlüğünün, kaynağı değildirler. İkinci olaraktan da elbette fikirler toplumdan ileri gidecektir. Bu hal fikrin güncelliğidir. Yani düşüncenin çağdaş oluşudur. Toplumdan ileri olmayan fikirlere, fikir denmediği gibi, fikri bağlamda fikirsel bir özgürlük de, denmez. Böylelerine bilge halkımız, ağzı olan konuşuyor der. Yada öylesine, boş boş konuşuyor işte der. Bunun daha ayak diretenine de çağ dışı yobaz bağnaz der. Fikir özgürlüğü güncellik ve toplumun andaki durumu ile ve ilerisi ile olmazsa zaten fikir özgürlüğü değildir. Çünkü bu sözden böylesi bir çarpık anlam, açık açık ortaya çıkmaktadır.
Şimdiye değin anlatımlarla, kendilik beyin faaliyetlerini, düşünceyi açıklama özgürlüğü saymak demek; güncel olmamayı, deli saçmasını düzlemsel olmayanı ve bilgi içermeyeni tartıştırıp, sağırlar diyalogu yaratmak olduğudur. Fikir açıklama bağlamında “”körler sağırlar, birbirini ağırlar”” kılmaktır. Gerçeklerin, gizlenmek istendiği vurgusu, üstteki pekiştirme örnek ile kısmen de olsa, anlatılabilmiştir sanırım.
Anayasalar fikir açıklamanızı teminat altına alır bir toplumsal güven sözleşmesidir. Anayasalar, fikirlerin anlatım ve yayılma özgürlüğü ile kamuoyu oluşturulmasını sağlar olmanın güven meşrulaştırıcısıdırlar. Düşünceyi açıklama ve yayma hakkımız, kamuyu bilgilendirmeyi ve kamuoyu yaratmayı içerebilir. Veya bir alana ilişkin ilgi uyandırmayı amaçlayabilir. Kamuoyunun yeni olanaklara açık olmasını sağlarlar.
Böylece kamuoyu, bu türden oluşan verimli ortamdaki, veriyi seçme ayıklama gibi bir temel kriterle, hayati düşünsel devinimlerine zemin yaparlar. Ve konunun, toplumsal uygulanış açısından, tartışılmasının meşruiyet temelindeki, uygulanışını düzenlerler. Fikri özgürlüğü biz eğer, insanın kendi kendine, içten, öylesine düşünmesidir, diyor isek, bu bir aldanış ve aldatıştır. Anayasalar dahi, bunlarla hiç ilgilenmez.
Anayasa, yürürlükteki uygulamalarınıza genel bir referans kaynaktır. Neyi nasıl ve ne şekilde açıklayıp açıklamayacağınızla ilgili, konum düzenlemelerin ana referansıdırlar. Bu alanların nasıl açılımlaşıp ya da sınırlanabileceği, sizin hakkınızdır. Yani fikir açıklama ve yayma hakkı, toplum içinde mümkündür ve toplum içinde düzenlenir.
Her yeni durumlarda, eylemin açılımlaşması ve sınırlanması, eylemin özel şartlarını belirtir. Her yeni durumda, düşünme ve düşüncelerimizi yayma hakkı, meşru temelde, karşılığını ivedilikle bulan cevapları üretmelidir. Ki böylelikle düşünceyi, açıkça dillendirir olmak demek; düşünceyi güncel olarak realize etmek olur. Yukarıdaki bize “”bol gelen anayasa”” söylemini, bu bağlamda düşünüldüğünde, bunları bizi yönetenlerin ağzında duymak, bir hayli ilginç ve düşündürücü!
Kendi kendine düşünmenin, düşünsel andırımı, tıpkı faal bir radyonun bir kanaldaki ayarlı bantta, açık bırakılması gibidir. Radyo nasıl ayar edilmiş bir bantta, sinyal olmadığı bir halde de, kendilik harıl harıl çalışırsa. Yine araç kendilik bir çığlaşmasıyla ve yine işlev devrelerini, bir iletişme anına, her an hazır tutarsa, beynimizde ilke olarak bir kendindeki verilerle ve duyusal verilerle, harıl harıl bir konu etrafında fantastik çalışma hali gibidir. Transistörün iç çığlaşası beynin kendi iç çığlaşması ile benzeşir.
Bu durum evrensel jonksiyon el düzlemlerin kendi iç konum, zorunlu çığlaşmasıdır. Bu bir, zaman ve zemin bileşen salınışlı, andırırsal bir ilişkilemedir. Siz bir anınızla radyonun düğmesini kapattığınızda, jonksiyon el faaliyet sıfıra yaklaşır. Oysa insanda düşünsel çığlaşma ve ide salışımı kapatılamaz.
Özne yaşadığı sürece de, bu salınımlar sıfıra yaklaşmaz. Uykuda bile bunu engelleyemeyiz. Rüyada dahi alt beyin o andaki dış dünyaya ait duyumlarını, üst beyinin faalken ki yaşantılaştırdıklarıyla giriştirip, rüya dediğimiz yansıtışlarla, dönüşürler. Rüya kurallıdır. Jonksiyon işlev geçişmelerle, deneyimlerin sürüklenişidir
İşte böylesi kendilik ve zorunlu olan, beyin çığlaşması özne faaliyet aktivitesi; bir özgürlük değildir. Siz, fikir özgürlüğü tanımlamanızı nasıl tanımlarsanız tanımlayın; fikirlerin de, bir sınırlılıkları olmalıdır. Nokta (sınır) konmamış ve konusuz bir cümle, anlamlı değildir. Ve o cümleniz aktüel olmak zorundadır. Ve yine düşünce yer zaman gibi bir bağıntılarıyla belirtilmedikçe, hiç de fikir özgürlüğü tanımı, doğru ve objektif ifadeler olamayacaktır.
Eğer, fikir özgürlüğünüz alabildiğinedir ve sınır tanımıyorsa ve realize olmayıp, realite tanımıyorsa; fikriniz gerçekçi değildir. Böyle olduğu hallerde fikir uçuktur, bir işe yaramaz. Tabiidir ki ayıp ve suç olacak tasarıları da düşünürsünüz özgürce! Bunlar yaşamınızda, öznel olarak öznenin faaliyetinde karşılığını bulabilir. Bunlar pek pek realiteyle her zaman giriştirilmez fikri özgürlükler ve düşünme sınırsızlıklarıdır. Siz bir düzenleyici olarak bunları, ne serbestlikle bırakabilirsiniz, ne de yasaklayabilirsiniz.
Bu tür düşünme, özne faaliyetinizin, kendi kendisini büyütme algısıdır. Düşünme ne zaman eyleme geçip dışla girişme yaptı ise ve eylemin etkisiyle beyne tekrardan yansıyıp, tekrardan kurgulandı ise; o vakit aktüel bağımlı oluşlar ve aktüel ilişkinlikler başlar ve bu eytişmemiz soyutlanır. Yansıma ve yansıtılma gereği düşünmeler oluşur.
Artık öznenin düşünceleri, eylemle yola koyulacaktır. Sözler söylenip, girişimler ve etkilenişler başlar. Artık kişi öznesinde, girişen karışma kıyaslamaları, yepyeni düşünce ve eylem söylemlerini oluşturmuştur.
Düşünceler, yer ve zamanın konusu olan izafiliklerdir. Özne yansılı beyin ifrazlarıdır. Ortama, anlatımıyla girişimseldir. Tartışılarak yeni boyutlar alır. Konuya değin ilişkinlik sorgulaması ve sorgulanmasıdır. İlişkinlikler ise; güncelin gelişme düzeyi ile toplumun nesnel yaşamını üreten ve bunun paylaşımını ilişkilendiren konumlardır.
Düşünceler eyleme konulursa, yani tartışılırsa nihaiyi biçim ve yasallığını bulur. Buda, üretimi paylaşırkenki, demokratik kültürle, girişen eytişimsel yükümlülüklerinizdir. İlişkileniş tarzınız olmasa idi, düşünce ifade etme özgürlüğünüzde olmayacaktı. Sadece sanı ve kanılarınız var bulunacaktı. Ne tür sosyal toplumsal ilişkisellik içinde iseniz o tür düşünce geliştirirsiniz. Bu geliştirdiğiniz düşünceyi ancak bilimsel düşünce ile aşarsınız.
Düşünmeyi söyleme ihtiyacı: geçmişten gelen ve değişen ilişkilerinizle, şimdinin; değişen, gelişen, sorunsallarının ilişkilenmesinden kaynaklanır. Düşünme, haldeki üretiminizin, paylaşılan ilişkilerinizin, paradokslarına karşı, öznece belirtilen bir çözümlemedir. Ve yine düşünceyi söylemek, bu üreten paylaşan ilişkilerinizi; planlamanızı da öngörür. Ve fikrinizi söyleme, ilişkilere bağımlı, yaşama aktivasyonu yüklemli, bir eylemsel var oluş sorunsalıdır. Düşünme, teknik üretmenin, olgulara egemenliğin, adımıdır.
Yani düşünceyi ifade özgürlüğü; bir ilişkilenmenin, ilişkilenişlerle girişerek sınırlanması söylemidir. Bu sınırlanışlar, zaman ve zemin gibi iki bağıntıyla ilişkilidir. Bunun birincisi olan zaman; geçmişten gelen düşüncelerinizi ve birikimlerinizi, şimdiki zeminin malzemesi ile realize edersiniz. İkincisi, haldeki zaman zemin gelişmişlik bağıntılı gerektirmeleri de sizin, düşünme ufkunuzun sınırlılıklarını zorunlu olarak belirler. Söz gelimi şimdiki halde uçağı keşfetmemişseniz, hava ikmal ile ambulans uçak olanağı sağlamayı düşünemezsiniz. Ancak, bu eldeki veri malzeme ile ütopya kurabilirsiniz.
Yine de, genel düşünceyi ifade özgürlüğünüz vardır. Var olan somut ve soyut ilişkilenişlerinizdeki konumların, rahatlık veren ile ve yine konumlarda, rahatsızlık veren durumların, söylemidir. Söylemler daima, zaman ve zeminiyle doğrudurlar. Ve bir değer ifade eder olmalıdırlar. Zaman ve zemin, bağıntısal ilişkilenmesi, ortadan kalkınca, o kalkan zaman ve zemine ait sözlerin, ifadesi de ortada kalkar. Artık kalkmış olanlar da, güncede fikir özgürlüğü değildir. Boş ve anlamsız bir saçma sapan anlamsızlıktır. Çünkü o söyleminizin artık, zaman ve zeminde karşılığı kalmamıştır.
Örneğin, bir zamanlar oğlum dediğiniz kişi, şimdiki ilişkilenme biçiminde, sizin oğlunuz değil, babanızdır. Ya da; efendinin elini öpüp efendinin öpülen elini anlınıza götürüp değdiren anlayış; ben sizin kölenizim, siz de benim sahibimsiniz, anlamına gelen eski bir sınıflar arası anlaşma ilişki ifadesi, biçimidir. Hâlbuki bu günkü anlamı artık, büyüklerin eli saygı niyetine öpülür.
Görülüyor ki eskinin oğlum deme düşünmesi ile yine eskinin el öpme ayinle ilgili anlatım düşünmesi, sizi bambaşka duygu ve düşünmelere sizi götürürken, bugünkü gibi düşünmenizi sağlamayacaktır. Eski çağ kurumsal anlamlı el öpme ve oğlum deme ilişki biçimi şimdi yoktur. Bunlar düşünceyi ifade etme ve düşünme temelindeki kırılmalardır.
Bu tür nostaljileri siz, istemeye istersiniz, düşünmeye düşünürsünüz de, söylenen söz, düşünce; güncel aktüellikte değilse, enformasyon taşımaz, iletiş ilmezdir. Uygulanır, kurumsal olmadığından, açıktır ki düşünceyi anlatım ve düşünce, açıklama ifadesi de olamaz. Efendim böylesi de öğrenmeye sebep olur! Olur, ama fikrinizi ifade olmaz.
Böyle olunca da, düşünceyi anlatma özgürlüğünüz; bir karşılıklı tez söylemle, enformasyon olarak, karşı yanıtla size dönerek söylendiği zaman, anlamını bulur. O andan itibaren fikrinizin ifade edilme çabası kendisini ortaya koyar. Anlatım konusu tartışmanızdaki, maksat gereksinmesi sizi özgürlüğe yöneltir. Eşdeyişle sizi zorunluluklarınızı üreten yapabilirliğe yöneltir. Tüm bunlar, haldeki yaşamdan referanslı ilişkin nesnelin yansımasından mülhemdir. Ancak, öznel beynimizin kendi iç yansımalarından da, kendi kendine, pratiği olmayan, kafa yormalarınızı da, yansıtırsınız.
Daima ölçü skalası, haldeki zaman ve zemindeki toplumsal soyut, somut öznel birikimlerdir. Beynin kendi iç yansımaları, adeta iki aynanın; ayna içinde ayna görüntüsü gibidir. Beyinsel enerji salınım ve sarflarıdırlar. Bu da, fikrimizi anlatım özgürlüğü değildir.
Bunlar da paylaşılabilir düşünce özgürlüğü gibi iseler de, değillerdir. Bunların foyası; zaman zemin pratikliğinde hemense ortaya çıkar. Bunlar bir fikri anlatım özgürlüğü olmayacak denli, sanı kanıdan oluşmuş, anlama inanmalarımızdan ötürü ortaya çıkarlar.
Bu halde iken siz; “istediğimi düşünüyorum, tabii ki fikir özgürlüğüm var” dersiniz! Böyle bir zaaf içinde iken dahi siz, has bel kader başbakan bile olmuş, Dünya'yı dahi ele geçirmiş Bush olabilirsiniz. Dünya’yı ele geçiren sizin fikirleriniz değildir. Aktüel zaman zemin ilişkileniş gerçekliğinin yansıyan pratikliğidir. Siz, has bel kader başbakansınızdır, Bush gibi ağzınıza geleni söylüyorsunuzdur o kadar.
Bu ayna içi ayna görüntüleri kapsamında, toplumsal düzlemde daha henüz tam bir karşılığı olmayan oluşumların soyutlanması düşünmeleri de vardır. Ki siz, böylesi bir fikir özgürlüğü içinde, ne kadar olursanız olun, zaman ve zeminde olgunlaşmadıkça, bunları pek pek düşünüp eylemli kılamazsınız.
Örnek: genel görecelilik ilkesi, ya da; Pauli dışlaması gibi ilkeleri, tutumları, oluşturmak bile bir zaman zemin olgunlaşmasının berraklaştırdığı, önceki zamanların ütopyasıdırlar. Bunlar toplumsal olanın zaman zeminle biriken enerjisidirler. Yani kişisel değil, toplumun ortaya çıkardığı düzlemsel fikir anlatım özgürlüğü tartışmalarıdır.
Bu haliyle düşünceyi ifade edebilme özgürlüğü; yalından karışığa, karmaşıklaşan bir yapıya doğru gitmektedir. İlk insan, soğuğa karşı kendini korumak için, bir ısı ihtiyacının belirmesi ile akıllanmıştır. Hayvanın derisini sırtına geçirerek, düşünmesini belirtir ve eylem yapar olmuştur. Kıllanamayan vücuduna; kıllanan maymun derisini geçirerek, ortaya akıl koymuştur. Aklın fikri takibi de, öznel olarak yansıyanın, eylemsel pratikliğe dökülüşüdür! Bu türden yalın bireysel özgürlükten, bugün kolektifçe karmaşıklaşan dokuma sektörü gibi dev bir fikir emek enerji aktarımının, eylem konuluş, aktivasyonu sağlanabilmektedir.
Fikir özgürlüklerinin temelinde, bir ihtiyacın karşılanması vardır. Daha sonra bu ihtiyaçların sağlanışı, toplumla ilişkilenince iyice bir karmaşıklaşmıştır. Ve sizin fikir özgürlük eyleminiz, maymunun zararınadır. Toplumda da fikir özgürlüğü, sınıfsal ilişkilenmekten kaynaklı, birilerinin zararına olacaktır. Yani, carideki zaman zemin uyumlu statükoya karşı, sizlerin fikir özgürlüğü geliştirmeniz, olasıdır.
Bir tür sanal içermeli, düşünmenin düşünmesi olan fikir özgürlüğü; yarım yamalak bilgileri de içerir. Gerçekte var olmayışta akılda var olan, ayna içi ayna görüntüsü kabilinde, zan ve vehimlerle de, akılda sureti zan ederler. Örneğin üç kere üç, altı idi zannedersem gibi. Ya da, Küpemi çalan Elif'ti kanımca... Gibi
Fikri açıklama Ya da fikri söyleme özgürlüğü; yalanlarda içerirdir. Olmayanı da fikir özgürlüğü altında söyler. Propaganda ve telkinleri de içerirler. Örneğin; Naziler Yahudi düşmanı değildi der. Düşünce özgürlüğünü hiçte savunmayan bir ülke; Teslime Nesrin'in ceza almasını sıkılmadan kınayıp, onun fikir özgürlüğünü pek ala da savunur! Ya da fikir özgürlüğünden yana olduğunu söyleyen bir ülke, fikir özgürlüğü adına! Teslime Nesrin'e, Salman Rüşt'ün ölüm ilanına, gıkı çıkmayabiliyor.
Zaman zeminsel düzlemi olmayan sanı ve kanılar, mışlı geçmiş zaman ekli düşünmelerdir. Sıcak su dökerken destur çek, yoksa cinlerin ayağı yanarmış.
Çoğu fikir söylem özgürlüğü gibi olan anlatımlar, sonu lak lak ve aylaklık olan, kevgire dönmüş düşüncelerdir. İsteyen istediğini düşünür! İsteyen istediğini yapar! İsteyen istediğine inanır! Düşüncene saygı duyuyorum gibi, iki ucu açık bir yığın ıvır zıvırdırlar. Bunların hiç birisi de, ilişkisel ve girişir ve aktüel olan değildir. Dolaysı ile fikir anlatımı özgürlüğü içinde dahi mütalaa edilemezler.
Fikri anlatma özgürlüğü soyut bir söylemdir. Öznelikler içerir. Temel anlamı düşündüğünüzü söylemenizdir. Yani bahse konu olan, fikir özgürlüğü ile anlatılmak istenen, ifade; anlatım özgürlüğünüzün olması sorunsalıdır.
Oysa ağzınıza geldiği gibi söyler olmayı teşvik etmek, ancak çocuğa beceri kazandırmadır. “Fikir özgürlüğü”” kavramı ile gizlenen bir maksat vardır. Anlatımınızı pratiğe dökmenizi önlemek isteyiş vardır. Kaçınılan, üstü örtülüp, sizi dezenforme ederek, sizi bilgisizleştirmek vardır. Bu tür bilgi bombardımanı sizleri şaşkına çevirir. Eylem yoksa sizce düşünceyi duvara söylemekte mümkündür! İsteyen istediğini düşünür demek bu kabildendir.
Amiyane deyimle, bunun Türk açığı; “”fikir özgürlüğü”” demek, fikirsizlik özgürlüğü demektir.
Eşdeyişle, cahilliktir. Eş deyişle yobazlıktır, bağnazlıktır, uygarlaşamama özgürlüğüdür. Yani bir sınıfın uygarlaşamama zilletidir. Toplumda süren menfaat ilişkilerini güdülemedir. Egemenci sınıf düzenini, kitlelerin bilip anlayamaması özgürlüğüdür! Yanlışlara, kör düşünce ve edimlere, saygı duymak demek, ciddiyetsizlik sorumsuzluğu demektir.
Fikri anlatım özgürlüğü ile mevcudun ilişkilerindeki yön alışa ve sosyal ilişkilere ve toplumsal ilişkilere, yararcı yönelimlere olacak nicelilerimizi anlatırız. Düzey ve düzlemseldir. Kendi düzleminin çelişkilerini ifade eder. Başka düzlemin çelişmeleri, sosyal öğrenmelerimiz ile güncel düzlemdeki yanılsamalarımızı, ele verir. Bu durumda da, fikir üretememe, bön oluşu özgürlüğü kendisini ortaya koyar.
Toplumsal güncelin, nesnel; üretim tüketim ilişkisi içinde olmayan, yani; toplumsal bilgi üst yapı envanterleri, düzey şartlarında olmayan, konuların fikir özgürlüğü de olamaz. Bu tür düşünce açıklaması nötrdür. Çünkü bu tür nötr düşünceler, girişemeyen ideler, haldeki toplumun iletişme bandında, okunup kodlanamaz.
Toplumsal gelişmede şartları olanın yani maddi manevi ilişkileniş dayanağı olanın, fikri açıklanma özgürlüğü de olur. Örneğin genetiğin gen dizilimini oluşturamayan toplumların bu konuda fikir anlatma özgürlükleri de olamaz Böylesi toplumlar; kanser, kalp hastalığı gibi kronik, yapısal hastalıkları; toplum yararına göre düzeltelim gibi tartışılır, çürütülür, karşı savları dahi ortaya koyar bir fikir özgürlükleri de yoktur. Ve böylesi toplumların bunları açıklama, uygulama, gibi fikir özgürlüklerini de üretemezler. Dolaysı ile özgürleşemezler, fikri siyasi bağımlılıkları ortaya çıkar. Çünkü fikri anlatım özgürlüğü sorunsalı, pratik ve zamanedir.
Gen dizilimini gerçekleyen ülkeler; diyelim ki kanserli genleri yeniden dizilimle diler ve klonladılar. Bu ülkeler, bu becerinin ahlakiliğini veya gayrı ahlakiliğini, ortaya koyan olgunlaşma yetenek fikirlerini de, rahatlık içinde tartışırlar. Düşüncelerini açıklarlarken, siz kör ve sağır olmak zorunda olacaksınız. Bu konuları duymuş olmanız, yapabilirliğinizi sağlamaz.
Örneğin; o ülkede, sağlık sigorta sistemleri, alacağı işçinin daha bebekken ilerde kanserli olacağını bileceklerdir. Ve işçisinin sigortaya açık açık külfet getireceğini bilecektir. O kişiyi şu anda sağlıklı olduğu halde bile, şimdiden işe alınmaya bilecektir! İşte insan beyni bu tür sorulara, cevap için, kafa yorup; tartışacak ilişkilenişini yeniden düzenleyecektir. İşte fikri açıklama özgürlüğü, bu türden ilişkilerle, buralarda konumlanıp gider.
Demek ki; “”düşünce özgürlüğü”” yani düşünmenin düşünmesi olan bir gem almazlık değil, somut koşulların birçok ilişkilenişinden bir tanesine, tartışma ve yapmaya muktedir oluşla yönelen ilişkilenişinin ifadesidir.
Sürecek 1
Bayram KayaKayıt Tarihi : 22.12.2008 12:12:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Fikri ifade özgürlüğü deyince, sosyal ve toplumsal çekey düşünce oluş ve olduruş alanına; tanımlı ve sınırlı durumlarla, somutlayış; pratiklik, tartışma, yazma gibi belirimlerle girişmek gerekir. İdeler zaman ve zemim bağıntılı, toplumsal nesnel ilişkinlikli bir ilişkileme ve ilişkileniş olmak zorunda ve durumundadır. Nasıl bizden öncekiler bugünü düşünüp yaşayamadılarsa ki olanaksızdır. Bizde dünleri düşünüp yaşayamayız. Yani hem bilgisayarla oynayacağız, hemde fikir özgürlüğü adına, uzaya deve ile çıkacağız... Deve artık kafanızda, arkaik bir anı olmak zorundadır. Örneğin, Fikir ifade özgürlüğü adına; '' Ben Osmanlı koşullarını istiyorum '' gibi cümleleri ifade eder olmak da, ne düşüncedir, ne düşünce özgürlüğüdür. Bir tür laf olsun padişahım kabilinde bir saçmalamadır. Böyle bir fikri ifade, basitçe üç bakımdan kısırlık verimsizliktir. Bilmezliktir.Dar ve sığ görüşün çağ dışılığıdır. 1. olaraktan; Osmanlı zamanı nesnel, toplumsal üretiş ve ilişkilenişler biçiminin yerinde yeller esmektedir. Bu şu demek, Osmanlıyı oluşturan iç sebep ortada yoktur. 2.olaraktan da, Osamanlı zamanındaki beşeri sosyal ilişkileniş anlayışı ortada olmadığından, bunun iç sebep yanındaki dış sebepleride ortada yoktur. Yani uluslar arası ilişki enformasyonunu yaratmak da, olanaksızdır. 3. olaraktan da, bir fikir ifade etme özgürlüğünüz, güncel nesnel bilim ve bilgi ilişkilerden hareketle olmalıdır. Adeta yeniyi bulmaktır. Göz önünde olupta görülmeyeni görmektir. Mevcuttaki ilişki ve düzenlenişe cevap olanı görmektir. İleri akışa ve yeni oluşumlara göre elverişli, yeni ve uygulanır olan ilişkileniş tutumlarının ortaya konulmasıdır. Üstelik,'' Ben Osmanlı koşullarını istiyorum '' saçmalığı eğer; bir fikir anlatım özgürlüğü ise, mürted ve irtica kavramlarını anlama ve anlatma, nasıl olmalı? bu sözcükleri sözlükten silmemiz gereklidir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/12/22/fikir-ozgurlugu-01.jpg)
TÜM YORUMLAR (2)