Aşk dillerde lâl olmuş bir mısra imiş.
Susmuş susturmuş yüreklere kıvam vermiş
Lakin yeryüzünün kötülüğüne tanık olunca
Kadın, aşkı katrandan bir kefen bilmiş
Masum hisler bulanınca zihinlerin lanetli zehrine
Başım düşüyor, düşüyor öne bir hiçlikte
Eski yaralar kanar oluyor özledikçe
Şarkının sesini kısıyorum ama ardımda fısıldıyor sanki
Durma öyle yaralı,
Sen diyorum, kaburgamın ağrısı
Öyle felaket, öyle fedakar, oluk oluk kanlı
Ve giden olmak
Öyle çaresiz,öyle sessiz,öyle usulca gitmek
Hani daha sevdiğini bile kabul edemeden kendine
Daha ölmemiş hayallerinizin mezarını kazmadan
Daha vakit varken söz vermeye
Düşünmeden,hesapsız,kitapsız...
Yutkunamamak zor işmiş
Dünyanın kolları prangalı, senin başın dik, benim gözüm yaşlı
Ve canım çıkarcasına haykırışlarım
Yorulmamak zor işmiş
Sevgili canım yalnızlığım adam
Bu defa kararım kesin
Bu son şiirim tükenmişliklere
Sana, pişmanlığıma ve ikimize dair yazmayacağım artık
Geçmişi verdiğim söze katmadım.
Zira biliyorum,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!