Feth-i İstanbul Şiiri - Necibe Çetinkaya

Necibe Çetinkaya
90

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Feth-i İstanbul

FETH-İ İSTANBUL
_ . _ _ /_ . _ _ /_ . _ _ /_ . _

Sislerin ardında İstanbul, bu gün bir başka yâr.
Gölgeler ıssız, hisarlar suskun, ey! Eşsiz diyâr.
Mis kokan akşamlarından, nur yağan mehtâbını,
Özledim ey şâh-ı şehvâr, kalbinin mihrâbını.
Şimdi sessiz sayhalardan çırpınırken Marmara,
Kaç defâlar kehkeşandan resmedilmiş manzara.
Saçların kıskandırırken parlayan yıldızları,
Martılar deryâda mutsuz, oynuyor yalnızları.

Ey güzel İstanbul'um! Sen dürr-i yektâ, sen gümüş,
Sen hudutsuz mâvilerden bir desen, sen her gülüş. Rabbimin bir lütfusun sen, gül dokunmuş çehrene,
Mutluluktan parlıyorsun, nur mu yağmış çevrene?
Bir akın var şimdi, benzersiz, doyumsuz bir akın,
Ey Sitanbul! Vakt-i vuslat, fethin artık çok yakın.
Nevbahâr mesrûr, Mayıs son demlerin hüznündedir,
Gör ki bin yıllık Bizans, heyhat! Bugün zor gündedir.

Arşa dönmüş çehrelerden parlıyor nûr hâlesi,
Her taraftan âteş almış Türklüğün meş'âlesi.
Şimdi aşkın cengi var, sussun bütün çanlar bugün.
Ak duvak takmış kılıçlar, başlıyor şenlik, düğün.
Ah Haliç! Zincirle bağlanmış o nârin ellerin,
Âhuzârdan lâl kesilmiş çağlayan şen dillerin.
Geçti kalyonlar kızaktan, keşfeden âkıl kimin?
Allah! Allah! Nârasından sarsılır rû-yi zemin.

Topların gümbürtüsünden arş-ı âlâ titriyor,
Korkuyor haçlar hilâlden, görklü kal'â titriyor.
Gün doğarken üç taraftan sardı Türk'ün ordusu,
Titriyor kâfir derinden, kuşkusuz can korkusu.
Coştu çılgın dalgalar, her yer cehennem,her yer âh!
Öyle bir âteş ki heyhât! Yer
tutuşmuş,gök siyâh.
Her kılıçtan yükselen tekbirle inlerken semâ,
Ehl-i gayret yâr için, islâm için olmuş fedâ.

Surların burcunda sancak, okların altında can.
Her taraftan şer kuşatmış, kıpkızıl akmakta kan.
Göklerin nûruyla yunmuş hakka âşık her nefer,
Arşa yükselmiş nefesler kalmamış gözlerde fer.
Şimdi garbın çehresinden damlıyor mağlûbiyet,
İhtişâm surlarda tutsak, ağlıyor mağrûriyet.
Şer külahlar yerle yeksân, bak sarıklar zirvede,
Yandı âminlerden âlem, cümle haçlar tövbede.

Şehsüvâr Osmanlı'yız biz, âsumânın şâdıyız,
Kahraman ecdâdımız var, Fâtih'in ahfâdıyız.
İmrenirken cümle âlem Türk'ün âlî şânına,
Şâhit olmuş tüm semâvat müjde sunmuş hânına.
Bir devir hüsrân olurken, bir devir destân olur,
Sevdiğin hanlar saraylar gün gelir zindân olur.
Sardı pervâsız bulutlar, âfitâpsız gök hazin.
Bil ki aydınlık şafaklar şehr-i İstanbul senin.

Önde Akşeyh sonra Fâtih, girdi aşkın şehrine,
Her pınardan aktı yaşlar, döndü rahmet nehrine.
Kır atın üstünde sultan, bir gururdan âbide,
Kim inanmaz,kim güvenmez, böyle nâzik zâhide.
Sen ki hanlar hânı Mehmet, hükmederken âleme,
Muhteşem bir damga vurdun, sundun âtî âdeme.
Sen nebî lütfuyla mazhâr,sen cihân hünkârısın,
Çağ açıp çağlar kapatmış bir devin mîmârısın.

Bitti zulmet, geldi envâr, dinsin artık nâleler,
Aşka vuslat vakti ey yâr! Artık açsın lâleler.
İlk cumâ kıldırdı Akşeyh, sardı tekbir arşları,
Cümleten; Allâhuekber! dinmiyor gözyaşları.
Haydi! Şenlik var bugün, vur mehteran! Vur köslere!
İnlesin dağlar denizler, aşk düşürsün seslere.
Dinle İstanbul! Niyâz et kutlu fethin şâhına,
Yattığın yer nûrla dolsun,fâtihâlar rûhuna.

fâilâtün / fâilâtün / fâilâtün / fâilün

NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA

Necibe Çetinkaya
Kayıt Tarihi : 28.9.2021 23:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Necibe Çetinkaya