O şehitlerimizin yüreğinde
Evler kuruyorsunuz,
Ağaçlar dikip güzel yemişler yiyorsunuz
Ve seviyorsunuz,seviliyorsunuz
Muhteşem aşklar yaşıyorsunuz
O şehitlerimizin yüreğinde
kaç orman taşıyorsun omuzlarında?
kaç dağ sığdırdın koynuna?
mesela parmakların kaç yeşil vadi?
avuçların kaç Çukurova büyüklüğünde?
samanyolu geçiyor mu hiç göz bebeklerinden?
benim ellerimi tutma sakın
Kuzeyli Kadın;
parmakların parmaklarıma ilikleniverir.
benim gözlerime bakma sakın
Kuzeyli Kadın;
Her buluşun
Her satırın oluşunda
Kendi kokun
Kendi gülüşünle
Sen varsın.
Güneyde bir kasabada,72 lerde,
bizim çocukluğumuzda.
Kıyamet günü konusu
çok konuşulurdu.
Derlerdi ki! ...
‘’Kıyamet Filistin de kopacak
yüzüm avuçlarında oturuyordum
o mavi otobüs geldi;
lacivertti gece…
akıyordu zaman, akıyordu yürek.
Bu gün,
bulutların içinden geçtim.
Dağ yoncası,kekik,
nergislik koktu tenim.
Yüzümü rüzgara verdim.
Beni bir kişi gördü.
üzülüp
acı çektiğim her keresinde
anlarım;
bir mâna yüklenmiş işaretlere.
gülümseyerek, sakince;
kavramalı yeni olanı
hadi bir sebep bul
mor pantolon üzerine pembe gömlek giyeyim.
o dağ senin bu deniz benim gidelim;
aşk bulutlara, meşk yıldızlara değinceye güzelim.
hadi bir sebep bul
göçmen kuşları ayrı diyarlara uçmasın.
DÜŞSELLİKLE GERÇEKLİĞİN;
SANATTA VE İNSAN YAŞAMINDAKİ ÖNEMİ
Düşsellik ve gerçeklik bir birine karşıttır.
Bu karşıtlar evrende sadece bir şeyde mevcuttur:İnsanda.
-İnsanoğlunun başardığı bütün yaratımlara,bu iki karşıtın yoğun bir şekilde yaşandığı kişilerin önderliği sonucunda ...