Nüfus kayıtlarında Beyşehir görünmesine rağmen Ankara doğumlu. Halen bir kamu kuruluşunda görev yapıyor.
Şiirlerinin pek azı gerçekte yaşadıklarını yansıtır. Şiirlerinde genelde ulaşılamayan sevgiliye, 'pia'ya duyulan özlem vardır. Aşk, Platon'dan miras kalmıştır. Sonunda tüm yollar yalnızlığa çıkar. Kelimeler hayallerinden sıyrılır, anlamlanır ve sonunda ölür.
Sosyal içerikli şiirleri yok denecek kadar azdır.
Aslında çok şey söylemeye de gerek yok.
'Gül rengi susuşlar mıydı soluklanan yüzünde,
Yoksa gizi çözülemediğinden ...
Bu zamansız yağmura karışan gözyaşların,
Yeter mi ki yeniden yeşertmeye
Sarısını başakların? ...
Haziran 2007, Ankara
Yoruldu,
Rüzgarı beklemekten
Uçurtma.
Tıpkı
Uçmaktan yorulup tellere uzanan
Aşk yoruldu, gidiyorum.
Gidiyorum da...
Önümde uzayıp giden bu yol..
Bu zifir sarhoşluğu gökyüzünün..
Ya bu sessizlik...
Ayrılığı kollayan zaman mıydı
Sessizleştiren seni?
Sorularıma bilinmez yanıtlar yakıştırdın.
Git desen, gidecektim;
Kal desen…
16 Eylül'dü
Meyhane tadında bir akşamdı
Eymir’e tepeden bakıyorduk
Gece sulara gömülmüştü
Gökyüzü delik deşikti
Yüreğimin kapısını aralayan küçük kız,
Görebilseydin yerdeki düş kırıklarını,
Anlardın belki sebebini
Seni içeri almayışımın
YALINAYAK.
Arkadaşlarıyla oyun oynamak uğruna,
Sırf kapağı için gazoz içen
çocuklar kadar bile
haksızlık yapmadım sana.
Sanma ki ilk kez anladım
Rüzgar olup süzülsem dallarının arasına,
Sessiz kalıp da,
Sensiz mi bırakırsın beni?
Yoksa,
Direnir misin her bir yaprağınla,
Şiirlerninzi yeni okumu fırsatı buldum. İçerik olarak çok başarılı. Ancak birşey dikkatimi çekti. '15 Temmuz 2002 tarihinde Platon'un mirasını reddetmiştir. Bu dönemden sonra yaşadıkları ve yazdıkları tamamen gerçek ürünüdür. Adı mı? Sanem...' diyi bir not düşmüşsünüz. Yani gerçeğin başladığı yerden ...