Ne zaman uzakları düşlesem düşünüyorum
Beynimde dizilidir taşları Malazgirt kalesinin
İki kavmin çok evvel önce randevulaştığı
1071 nolu odada
Yitik bir yalnızlıkla konaklıyorum
Ölüm yağdı Deccalin kara bulutlarından
Şemsiye tutmadı hiçbir Tanrı
Acılar yeşerdi güleryüzlerde
Gözyaşlarıyla sulanan.
...
Asıyor yılları
Hiç durmadan...
Hiç durmayan zaman.
...
Duvarda asılı duran,
Ah kör olunsaydı keşke kör kalpli olmak
yerine,
Vahşeti görmeyenleri saymazsak...
Sağır olunsaydı keşke sağır vicdanlı olmak yerine,
Eziyeti duymayanları saymazsak...
İyilik kokuları yayılsaydı keşke kötülüklerin yerine,
Deli, aklını kaçırmış bir aşıktır.
Aşık ise aklı başında bir deli...
Ya sabır çektim sabırsız yüreğime
Biraz gurur ektim üzerine
Öfke ve sükunet düellosu bu
Her doğacak sonuç
Azrailin lüks mekanında
Ölümle bir akşam yemeği
Ecinneler top oynuyor ruhumda
Ve yine kalesindeyim hasretin...
Soruyorum; hangi sözcük anlatabilir bu duyguyu?
Sükunet var,
Parmak kaldıran yok.
İdam hükmünü verdim köhnemiş hasretime
Düştüm toprak yola giderim basiretime
Belki de hiçbir hemhal gelmez ziyaretime
Ağarmış saçlarım tesellidir gayretime
Şaibeli yaşamın
Kavurucu sıcağında
Geçmişi bekliyor anılar
Bir ağacın gölgesine uzanarak
...
Sobeleyemedik daha görünmeyen adaleti...
Saklambaç oynarken her akşamüstü
Eğri çehreli bir ebedir hayat bizim kadrajımızda.
Ana rahmindeyken henüz...
Spontane değildi gülüşlerimiz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!