Ferhat,
İndi sarayın lale bahçesine
Hat yazmak için
En güzel renkleri aradı.
Fakat bu gün renkler solgun,
Utanır gibiydiler güzelliklerinden,
Ferhat bunu anlamaya çalışırken,
Renkten öte bir güzellikti karşısındaki.
Ferhat!
Nedir yüzündeki bu hat?
Bak laleler,
Ediyor seni azad.
Ferhat sordu lalelere;
Adı nedir bu güzelliğin?
Laleler biraz kıskanç, biraz utangaç
Şirin dediler, bu sözle hepsi
Başlarını yere eğdiler.
Al bizi götür güzel hat yazına
Ve bu fani bedenimizi
Hatlarınla ölümsüzleştir.
Ferhat,
Bi haber bu yalvarışlardan,
Ferhat,
Rüyalara daldı, dönüşü olmayan.
Ve Ferhat,
Şirin dedi: Acep neresi yerin?
Fazla sürmedi öğrendi yerini
Sarayda sultan kadının kardeşiymiş,
Lakin Ferhat öyle bir rüyada ki
Gidip istemiş Şirin’ i sahibinden.
Sultan kadın üzülmüş bu istenene,
Çünkü sultanında gönlü kaymış Ferhat’ a.
O yüzden düşünür…
Ferhat ya kendinin olmalı
Yada hiç kimsenin.
Ve dönmüş Ferhat’ a,
Ve alaylı bakmış hatların efendisine,
Bir şartım var demiş, bir şart.
Halkım susuzluktan kırılmakta
Getirirsen şu dağın ardındaki suyu,
Alırsın Şirin’ i bir ömür boyu.
Ferhat,
Bir bayram yaşar şimdi.
Ferhat,
Koca dağ dedikleri yere
Alaycı bakar ve
Benim aşkım senin kadar basit
Bir o kadar küçük bir dağa mı
Nasip gözüktü?
Ferhat!
Ey uykuda dahi bu kadar
Dalgın olmayan insan!
Uyan gayrı, düşün bir an
Senin vücudun, bu dağın
Küçük bir parçasıdır
Sen neye aldandın.
Ferhat ne bir ses duyar artık
Nede bir inilti dağdan.
Onun için dağın sonunda Şirin
İşi olmaz dağın bu yanında Ferhat’ ın.
Dağın bağrında bir acı ses,
Gece-gündüz orda alınır bir nefes.
Aşkla yıkar duvarları ve
Ferhat der, Şirin’ dir bu ses.
Be Ferhat sen Mecnun’ u bilmez misin?
Ne için açarsın bu yarayı
Sanma ki kavuşursun Şirin’ e
O halde bırak elindeki bu sancağı.
Ferhat gülümseyerek
A şaşkın görmez misin bu fırsatı
Hatlarımla ilahı-aşka cezbe yaptım
Bana hediye Şirin’ i gönderdi
Ve ben buna çok sevindim.
Anlaşıldı senin niyetin
Mevla’dır gerçek aşkın
O halde vur şu dağın bağrına
Mevla yol gösterir aşık kuluna.
Ve Ferhat açar yarayı
Sesler kesilir dağdan,
Derler Ferhat ölmüş,
Şirin duyunca bu şanlı haberi
Alır eline anneden kalan bir emaneti
Ferhat der, emaneti yüreğinin ateşine bırakarak
Geliyorum der, gözler semaya bakarak.
Su merhem misali dağın yarasını sardığında
Haber gelir, Şirin şu an ukbada…
Ferhat’ım bu muydu ödülün sonunda.
Sessizlik bu gün ortaya çıksa gerek.
Koca dağ bağrından akan su sustu
Öyle bir susuş ki,
Ağıtlar duyuluyordu semadan.
Ferhat! ! !
Ferhat! ! !
Ferhat! ! !
Ey sevgili bekle bu Ferhat’ı
Ki beklemeye sabrım kalmadı Azrail’i
Ve Ferhat suyun tatlı akışına bırakın bedeni
Ruhunu Şirinin kollarına bırakır.
Kayıt Tarihi : 16.4.2003 04:19:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!