fenalık mini eteğinde
balmumu omuzlarında değil
bluzunu delen meme başlarında hiç değil
kalbin görünüyor iki düğmenin arasından
tedirginliğim ondan
ondan böyle fenayım
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bizim orada bir deli Durmuş var. Adam sonradan sıyırmış kafayı. Eskiden bayağı toplum adamıymış sözü dinlenir ekmeği yenir. Fakat ne olmuş sa olmuş işte karısı yüzünden adamcağız bir cinayete karışmış. Uzun seneler hapis yatmış.Çıkınca da kafayı sıyırmış.Sol eli bilekten kesik.Sanırım kütüğün üstüne koyup kendi kesmiş öyle anlatırlar.Ne kadar doğru bilemiyorum.Ama şimdi bu adamcağız bu hale düştükten sonra çocukları hiç bakmadı sahip çıkmadı.Meczup meczup dolanır şehirde.Dükkanlara girer özellikle fırınlara ekmek verirler.Camii önüne gider mendil açar.Kimseye bir zararı yok.Ama üstü başı kirli pasaklı bir adam.Akıl başta değil ki.Apartmanların arasında bir toprak damı var yalnız yaşar.Yahu adamın bir delici bakışları var baktığı insan ürker.Fakat zararsız sineğin kanadını incitmez.
Mahalleli bunun bakışlarından ürkmüş hani biraz üstü başı da pis ya etraflarında kirli adam görmek istemiyorlar Huzurları kaçıyor ya bir de kendiler çok temiz. Gidip karakola şikâyet etmişler.’’Efendim bu Durmuş bizim karımıza kızımıza bakıyor rahatsız oluyoruz diye. Dert başka mahalleden attırmak. Polis ne yapacak deli adama cezai ehliyeti yok. Almışlar karakola getirmişler. Anlamaz ya mahallelinin gönlü hoş olsun diye Durmuşa nasihat veriyorlarmış.’’Yahu Durmuş bak ayıp oluyor mahallelinin karısına kızına bakıyormuşsun falan feşmekan. Durmuş aynen böyle ‘’ne yani kardeşim gözümüzü mü bağlayalım onlar da açık saçık gezmesinler’’ demiş.
Vallaha doğru değil şairim mini eteklerde de var fenalık bal mumu omuzlarda da. Ne yapalım yani gözümüzü mü bağlayalım? Biz de fenalaşıyoruz ister istemez. Hazreti Ali de gözünü alamamış ta güzel bir hatunu sokakta görünce Peygamber (a.s.) ikaz etmiş. Bu işler zor işler en çetrefilli işler. Ama her gün boğuşuyor gözlerimiz güzelliklerle başka çare yok. Bir baktın gözün kaydı ısrar etmeyip yönünü öte yana döneceksin. Tedirginliğe hacet yok. Ha sevgili ne yapsan tedirgin eder o ayrı mesele. O başkadır. Kıratın sekişi, meri kekliğin ötüşü. Güzeldi Saygılar.
böyle enerjisi yüksek başlayınca sona doğru uçuşa geçecek diye bekliyor insan.sular yükseliyor,yükseliyor...çekiliyor.sonra minicik bir dalga,olmaz derken,gelip vuruyor kıyıya.
kalbin görünüyor iki düğmenin arasından
tedirginliğim ondan
ondan böyle fenayım
aşkın masum yüzü...tebrikler!
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta