Ötelerden gelen pulsuz bir mektup ,
ey insanoğlu uyan...
Gizli saklı bir davet ,bilki gece fenaya kalkıyor kervan...
Bir niyet , bir edeb koy heybeye, geç kalan olur sine-i püryan...
Benlik libasını soy at, utanma düş yola fenaya varanlar üryan...
Ey geri kalmış yolcu kulak kesil ,önce sen seni "DİN"le...
Düş yola,geri dönenin deyil,varanın gölgesini izle...
Yol ayaza mübadele, HAL abasını giyin,
Ama sen seni gizle...
İlerde haince bir pusu , nöbet yerine çık önce düşmanı gözle...
Bir tatki , sülük kovanından gönle sürülen bir parmak bal...
Bilki bir tadımlık gönlü kesmez, sen bal denizi ne dal...
Vedalaş ehli dünyayla , gözler kapalı hacet kapısını çal...
Gizlice çık yola, İçindeki seni azdır , bir bilmeze sal...
YA BİSMİLLAH...
Yol tehlikeli ve şiddetli ,işte başladı tek kişilik sefer...
Yolda helak tuzak ları , yol iz bilmezki bu nefer...
Düşman yol kesmiş ,Elde pusat yok, boş kınla ,belde sarılı kemer...
YARAB bir kapı aç , fena yolunu göstersin dostların dan bir REHBER...
İcabet eden Nurdan bir seda...
Ve yankılanan bir kınama sesi, ey CAHİL...
SENKİ; onun zikrinden nasipsiz gafil...
Ey çıplak çocuk, sen seni nefsin oyuncuğı bil...
Yoksa gölnünde ''O'' nun zikri
Kalabalık etme...
Sen adını bu yolun defterinden sil...
Ve gölne düşen bir kalem sesi ,kabul defterine yazılan ismin en altta..
Ey tüysüz serçe, avcı maskesini artık çıkart, tuzağı topla...
Rıza libasını giyin ,EZELDE de yazılanın , sonuna konuldu nokta...
Varlığın bir gölge, aslını arama boşuna bulamazsın,Saklıdır "YOK"ta...
Aç gözünü bak ,İşte baş üstünde beliren şu belalı bulut...
Belanın yağan yağmur sesi , artık rahatlığı unut...
Semadan sallanan SABIR ipi, elinle deyil kalbinle tut...
KAHHAR kadehinden sunulan acı şerbet,
İç son damlasına kadar yut...
El eman PİRİM...
İşte gönül heybesinde olan ,üç biat bir intisap...
Titreyen ayaklar , Döşde yüreksiz bir yürek, yüzde hicap...
Güç yok ,takat ha keza , şu içi boş ceset halsiz bitap...
Dilden yüz çevirmiş bir gönül,
içinde gizlinen bir hitap... "HİMMET"
Ve kulak kapısını yıkan bir seda GEL ayaksız ayak...
Hem bu yolda yürümek istiyorsun hem şu haline bak...
Sese karışan hiddet , bu yattığın mezardan artık kalk...
ZİLLET tasmasıdır bu ,zincir ucu bizde al boynuna tak...
Geceye karışan TESBİH sesi...
Yanan ilk perde ,etraf duman ,
arkasında belirsiz bir suret, buda kim...
Elinde şehvet ateşinde dövülmüş bir kılıç
Gözlerine dolmuş nefret kin. ..
Dilinde bir fısıltı , kulağa gelen sözü
biri bin...
Bir meydan okuma, yiğitsen MÜRŞİT atından in...
Düşmanın tehdit sedası ,dur yolsuz yolcu...
İşte meydan-ı cenk, yaklaş , beni gör beni tanı...
Sınırı aştın ,burası bana ait emmare vatanı...
Neden uyandırdın EJDARHA ininde yatanı...
Firavun benim, işte bu eldir nemrut ateşine yolluyan atanı...
HEY HAT
Sis içinden beliren suretki , sanki aynadaki benim...
Üstündeki elbise kirlenmiş ,sanki kendi tenim...
El aman YA RAB, kılıcı tutan , şuda kendi elim...
Karşımdaki düşman sanki tek kişilik büyük bir ordu...
HEY HAT bu bendeki benim... kendi NEFSİM...
Ve titreyen ayaklar, gerideki gölge kaçmış, Firarda...
RUH yerlere pusmuş, çekilmiş kan , sanki iblis dolaşıyor damarda...
Kılınçtan keskin bir tesbih tanesi, geriye çekilen düşman nazarda...
Elde avuçta kalan bir iman , ey GAFİL ,söyle kim zararda ...
Ve karanlık içinden gölnü ötelere çeken bir el...
Yük ağırlaştı, istemsiz bükülüyor şu dimdik bel...
Sanki bu esip gelen KINAMA rüzgarından kopan yel...
Eşiğe düşen bir gürültü, açılan levm kapısı ve bir hitap "GEL"...
Kapı ötesinde görünen sarı bir nur...
Ses teki yankı ,EDEB YA "HU" önce kapıyı vur...
Hemen girme , bekle, EDEB saatini geceye kur...
Bir tekbir , bir secde, boyun büküp dimdik EŞİKDE dur...
Bir KINAMA..
Üç harf , tek hece "GEL" ey zillet cüzü...
Ey boynu Zincirli, getirdinmi eleste verdiğin sözü...
Bir cüzün eksik, çağır gelsin emmarede bıraktığın gözü...
İşte NEFSİN çok kirli , kınama ateşinde pakla, önce çıkar içindeki özü...
AÇ GÖZÜNÜ ayaklarının altına bak...
Kırık dökük kemikler, üst üste yığılmış kafa tası...
Burası ölüm mengenesi ,geçemeyenin
Çoktan tutuldu yası...
Ötelere gitmek istiyorsan, BENLİK dağının altını kazı...
Yüzünü dök TEVAZU eşiğine, AYNAYA bak , ne diyor alnındaki yazı...
VE alem-i emirden açılan bir PERDE...
Sessizce CAN çekişen bir KALP ,az ilerde...
Düşman çok dolaşmış burada ,ayak izleri yerde...
Hem karanlık hem zulmet, çoktan yuva yapmış içerde...
Ve içeriye doğru bir adım, çöken kasefet gölgesi çok ağır...
Gözde ki perde sim siyah, kulak mühürlü vede sağır...
Titreyen cılız bir ses, duyulmuyor , biraz bağır...
KALBİN üstünde dönen tesbih habbesi,
Dil sabit, "O" nu çağır..."ALLAH ALLAH"
Ve yol üstünde beliren bir geçit,
tehlikeli SADR vadisi...
Manzara dehşet , HUZUR kaçmış
ŞİRK olmuş kalbin hamisi...
Şu pusuda saklanan harami gölge,
hain NEFS adisi...
Bir ken iki olan düşman ,geçitte bekleyen melun İMAN canisi...
MÜRŞİT gölgesi lisanda...KORKMA EY YOLCU...
Nedir bu titreyen can ,geriye dönen korkak bir yüz...
Daha atılan bir kaç adım, niyeti RIZA süzgecinden süz...
Korkma ilerle , manzara serap ,
öteler yokuştan önce düz...
Bu görünen, zirveye yol aldığın DAĞIN
zerresinden sadece bir cüz...
Bak dumanlaşıyor perde, ilerde görünen kalbin TEVHİT kalesi...
Düşman zabdetmiş, surlarda dalgalanan
NEFSİN benlik halesi...
Sağında şehvet ,solunda hevadan kurulmuş, oyun, hilesi...
İman ŞAHI kendi kalesinde tutsak,
Ve tutan oyun,iblisin ŞAH MAT hamlesi...
VE BİR NARA...
Oyunu bozan kırmızı yeleli HİMMET aslanı, kükreyişte...
Sesin heybetinden , mezardan kalkan ölü kalp dirilişde...
Korkan düşman ayakları bak nasılda titreyişte ...
Durmayan yüzlük habbe sesi , DURMA
MAKSUDİ RIZAKE bekliyor seni girişte...
Duyulan bir inilti, kalbin köşesinde gizlenmiş bir niyaz, bir yakarı...
YA RAB en dipteyeyim ACI, RAHMET ipinle ,çek yukarı...
Her taraf kapalı duvar,Nefes kesik,
İki damla yaş gözün kârı...
Kale Kapısı kilit üstüne kilit,
nerde HAYDAR elinde ZÜLFİKARI...
Ve icabet rüzgarı...
Kapıyı açan MÜRŞİDİN himmet kılıcı...
İçeri taruman, can çekişen bir iman, manzara içler alıcı...
Düşman da hadsiz bir cüret ,gitmiyor belliki daha kalıcı...
Şu NEFSİM tezgah başında ,HEY HAT,
iblis imanı dünden alıcı...
İceriye doğru bir adım ,tepeden aşağı inen simsiyah zulmet yağmuru...
Yerler derin balçık, KALBE pranga olmuş gaflet çamuru...
Her taraf delik deşik, iblisin tuzak çukuru...
İçerde Hüküm süren EMİR, Habis nefsin benlik gururu...
Ve...
Altı cihetten yankılanan Ayet "SUS"
İLAHİ rahnet sabır ve sükutta...
İleri bak ve bekle , elbet "MÜLHİM" yolu görünür ufukta...
Varlık libasını soy at, kendini ara "YOK"lukta...
Sabır ipini çek , Fermanının kırkın içindeki, bir "KUTUP"da...
Ey garib yolcu...
Gerideki ayağını çek, durma adımına adım kat...
Utanma çıplaklıktan, benliğinden soyunda zillet ateşine at...
İSMAİL ol MÜRŞİT bıçağının altına kendi rızanla yat...
Bıçağın tutan elin gölgesine sarıl
seni ötelere götürecek işte bu ZAT...
AMENNA VE SADDAKNA...
Bükülen boyun, boğaza inen keskin bir darbe...
Akan teslimiyet kanı, NİL Nehri gibi yayılıyor kalbe...
İşte maneviyat HAMZASI MÜRŞİT,
Nefisle çoktan başlamış harbe...
Dilindeki tek tehtit ,Ey habis nefs ölmeden ölde
gir şu kabre...
Ey geri kalmış, bilki kıyamete kadar sürecek içerdeki bu tek taraflı savaşta kazananda kaybedende sensin...
Garib Garib
Kayıt Tarihi : 10.8.2024 18:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!