tutunmaya çalışırdı, bizim mahallede
Tepe Mahalleden gelip,
ne yaparsa yapsın,
kabak başına patlardı gene
birbirne düşürürdü nihayet,
bazen kavurka bazen de ıvga verip,
bir şekilde muhabbete dalardı
uzun gülüşüne herkesi güldürürdü
eller başka konuyu da halletse
o hâlâ gülüşünü sürdürürdü
hayata bir, dört elle sarılmışlığı vardı
Feleğin oğlu da olsa,
sefil bir hayattı sürdüğü,
Felek sürüsünün keçi çobanıydı
başkasına çoban durdu, kuzu güttü
birine çırak, ötekine amele,
su bekçiliğide yaptı,
kendi çaresizliğine, arkasızlığına yanmaz,
bir de etrafındakileri kollardı,
Allahın sümüklüsü
“Öte Yüzden” kepici birinin peşine takılıp gitmiş,
“yürü ya kulum” denilmedi Feleğin Süleyman’a
kepiciliğin mekezi gene bizim mahalleymiş,
abayı yakmış Gazi Kızı Kezban’a
bir kış günü oldu düğünü,
pilav yerine bulguraşı,
tahinhelvası yerine pekmezli un helvası vardı,
kış-kıyamet düğününde,
“fosfos dığanının dibini mi kazımış” ne
Kezban gelinin günahı neydi
kış-kıyamet, ancak bir traktör çıkabildi
öte mahalleleri dolaşıp, Depe Mahalleye
gelin anca akşam karanlığı inebildi
tek gözlü Kel Dudu’nun evine,
üç ayına varmadı 1952’li
Felek oğlu
Süleyman Çark askere gitti,
Kezbanın boyu yüklü
son mektubundan önce kendisi geldi,
bir bahar günü,
haziranın onbeşi,
mektupla adını koyduğu Belgizar’ını
kucaklamak nasip olmadı
öylesine geçti ömrü
bir Belgizar’ı kaldı yadigar
bir gülüşü,
bir hikayeleri,
bir de dul Kezban
Feleğin sümüklü Süleyman
uzun gülüşlü,
Allahın hikmeti,
“Kırklareli’nde şehit düştü”
“Süleyman Kule” demişler,
şehit düştüğü yere
santrala da “Çark Santral”
bandolar eşliğinde
çakı gibi Mehmetçiklerin omuzları üstünde
arkadaşları taşımış tabutunu
Belgizar’ı kucaklamışlar onun yerine
çakı gibi askerler çaresiz,
bükük boyunlu
ufukta her birinin gözleri,
hepsinin gözleri dolu dolu,
bütün köy, kucaklarına bastılar Mehmetçiği,
Feleğin gök gözlü Süleyman’ın yerine
Süleyman Çark’ın köylüsü
öyle ya ne Ortadepe, ne Mereçe
almaz onca omzu kalabalık insanı
Musdukoğlu’nun akrabalığı var herhalde
birez Tollardanyüze doğru çekdi anını
Mereçe mezerliği, çelenden dışa daşdı
cenaze gelmeden daha uzunca bir mezer gazıldı
tabutuyla defnettiler Feleğin Süleymanı
“-Felek Sülemeni, tapıdıynan gömüldü”
kimbilir kimlerin canı yandı,
kimlar ağladı ardından
kimler gelmek istedi, gelemedi
kimlere nasip oldu, kimlere olmadı
yıllar sonra bile ziyarete geldi
taa İzmir’den komutan
bebeğini bağrına basmak nasip olmadı,
ürün kapladı tez zamanda mezarını
Felek oğlu Süleyman,
bu kadarmış ömrü
genç yaşta şehit düştü
Gazi Kızı Keziban kalakaldı
kucağında kırkı çıkmamış kızı
diğer elinde
muska şeklinde dürülmüş Türk Bayrağı
Hürriyet gazetesinin orta sayfasında
alnı çekkili fotoğrafı
“yeni doğan kızını göremeden şehit düştü”
anası Menevşe
gazi maaşıyla hüküm sürdü
ne köylü gibi tarla, çift, çubuk,
ne üç-beş keçi koyunları oldu
ne de inek telaşları
Kezban Felek Süleymanından şehit maaşlı
nikahsız, kimbilir kaç kocaya vardı,
tek çeyizi şehit maaşı,
yine de
Belgizar’ın babasız geçti ömrü
Kayıt Tarihi : 8.12.2006 17:35:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
13 Haziran 1973 te Kırklareli'nden köye acı bir haber geldi yıllar sonra 'şehit' yaşlılar derinden sarsıldılar bu haberle, ancak öncekilerden gelen olmamıştı (Amcası Cıstan v.s.) Süleyman Çark geldi hem de ne geliş
![İbrahim Çelikli](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/12/08/felek-suleymani-suleyman-cark.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!