“Dehşet”, “facia” sözleri girmişti hayatına. Kendi istemeden, beklemeden. Beklemediği için de olayın dehşetini fark etmişti.
Kendi odamda oturup yazı yazıyordum. Kapının önünde göründü. Kaşı çatılmış, gözleri yuvalarından dışarı fırlamıştı.
- Eluca hala, Aynur halanın televiziyonunda bir kadın çocuğunu öldürdü. Sonra da toprağa gömdü.
- Kaç yaşındaymış ki, çocuk? Elimi yazıdan çektim. Aynı zamanda çölde fırtınaya düşüp de yönünü kaybetmiş insanlar gibi olayın etkisinden durumu değişmiş ufaklığın dünyasında yakınlık yaratmak için, bu olaya bir de büyüklerin renk katması gerektiğini düşündüğümden konuşmaya başladım.
- Küçücük, minnacık bir çocuğu... Konuşa konuşa gözlerini kıstı. Küçük ellerini birbirine yaklaştırdı. Lafını bitrdikten sonraysa elleri birbirine yapıştı. Bu kez konuşmaya kapı ağzında duran annesi mudahele etti:
- Her hâlde çocuk, annesinin sözünü dinlememiş, annesi de o yüzden sinirlenerek çocuğunu öldürmüş...
Bu olayın açıklamasında ufaklığın annesi kendi düşüncelerini söyledi. Çünkü, o da ara – sıra söz dinlemiyor ve annesini çileden çıkarıyordu. Ama, o televiziyonda gördüğü görüntülere bir türlü olumlu bir bakış kazandıramıyordu. Bu nedenle de olayın gidişatını yumuşaltmaya başladı:
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta