Fedakârlıklar ülkesinin essiz bir prensesi varmış zamanda
Yalnızlığını paylaşmaya kudretlerin yetmediği diyarlarda
Gözlerden uzak sarayının en ortasında tek başına yaşarmış
Güzelliğinin namı, zekâsının parlaklığı, iyiliği ufuklarda
O umursamadan dünyayı kendi derdine dalmış
Uykuları kaçmaya, sabahın seherinde uyanmaya başlamış
Gözlerini açmaya kıyamadığı gecenin
Ulaşmaya çekindiği gündüzün arasında kalmış
Bir varmış bir de yokmuş uzak diyarlar da bir prens
Uykularını kaçıran vicdansızlık pelerini imiş prensesin
Prensin üzerinden bir türlü atamadığı
Prensesin o uykusuzluk anlarında parıldaması pelerinin
Prensin canını çok sıkarmış
İçinde anlamlaştıramadığı payidar olan bir boşluk
Onu hep uzun yolculuklara çıkmaya zorlarmış
Nereye, kime gideceğini bilmeden
Güzel prensesin hayalinin hayalinin peşinden
Saçlarının dalgalanmalarında sürerken atını
Parmaklarının kıvrımlarında kaybolurken
Gözlerinin derinliklerinde dinlenirken
Kıvrımlarında vücudunun kaybolurken
Hayal edermiş kendisini hep istemeden
Hiç görmediği varlığından bihaber
Güzel prensesin hayalinin hayalinin peşinden
Yenememek içindeki korkuyu ya o pelerininin soğukluğu
Prensese ulaşmasına engel olurmuş,
Yenemezmiş bir türlü içindeki o burukluğu
Atının gözlerinde gördüğü yorgunluk
Etrafındaki soytarıların tavırlarındaki sıkkınlık
Her şeyden soğutur olmuş zavallı prensesi
Kalabalıklar arasında doğmuş o acımasız yalnızlık hissi
Prensesin huzursuzluğunun yansımalarından ibaretmiş aslında
Karamsarlık hücrelerinde prensin koynunda yatan
Derken günü birinde yatağında uyurken bizim prens
Uykusuzlukla savaşan prensesi umursamadan
Şiddetli bir fırtınanın kopmasıyla uyanmış
Çarpan kapılar açılan kocaman camlar yatağını üstünde uçuşan yapraklar
Gecenin üzerine diktiği gözlerin korkusuna aldırış etmeden
Kendine kendini yoldaş edip, umursamadan pelerinine
Peşine takmadan uyuz atını ve de semerini
Sonsuz boşluklara doğru önünü görmeden emin adımlarla ilerlemeye başlamış
Ama nereye ve neden gittiğinden aslında pek de haberdar değilmiş
Prensesin varlığının hissini tanımsız kılanların gölgesinde
Hiç duraksamadan yoluna devam etmiş
Dere tepe hep yokuş gitmiş, öyle pek de az uz gitmemiş
Olimpos’ ta adı geçmeyen yol tanrılarından birinin pusulasını çalmış gibi
Hiçbir şeyi düşünmeden, dünyayı sonsuza kadar dolaşmaya mahkûm
Ulaşamayacağı noktanın hayalsizliğinin peşinde kendini sürüklemeye and içmiş
Fırtına gittikçe şiddetleniyormuş ama ne sığınacak bir yer
Ne barınacak bir el, ne tutunacak bir dal varmış
Prens de her ne kadar da korksa da geri dönmemeyi kafasına koymuş
Geri döneceğime bu yolda ölürüm cesedim akan sel sularıyla benim ulaşamadığıma
Gün ertesi tan vaktinde ulaşır dermiş.
Bilmezmiş ki prensesin varlığı kendi varlığından bağımsız değilmiş
Bilse hiç kıyabilir miymiş kelimelerle bile olsa canından öte bu cana
Neyselerin, keşkelerin ötesinde Kaf dağının gölgesinde
Sevda denen acımasız bir kuşun tepesinde kendini buluvermiş yeniden
Birbirlerinden nefret etseler de kaçamıyorlar ya kaderden
Yoldaşlığın kaçınılmazlığını benimsemeyi kabullenmişler
Kırmadan gücendirmeden bir birlerini koyulmuşlar prensesin özlemine
He ne kadar prens kıskansa da peşine düştüğü hayali sevda kuşundan
Bir müddet sessiz kalmayı yeğlemiş
Kinini gömmüş aslında bu acımasız kuşa
Kendini önceden yarı yolda bırakmasını
Umursamadan onu bilinmeyen diyarların hiç görülmemişlerinde
Çok yükseklerden çok alçaklara atışını
Umursamadan
Prenses uğruna habersizce fedakârlık etmiş
Ki bu da prensin artık fedakârlıklar ülkesine girdiğinin en somut kanıtıymış.
Derken birden sevda kuşunun toz duman olduğunu kendinin de bulutların üstünde
Elinde bir demet beyaz gül
Ki güller bulutlardan, bulutlar güllerden
Prensesin yatağının yanında kendini buluvermiş
Neye uğradığına şaşırmanın ne kadar aptalca olacağını düşünen
Akıllı prens prensesin bütün sıkıntılarını ortadan kaldıracak
Uykusuzluklarını dindirip huzur gemisiyle yolculuğa çıkaracak
Prensesin kalbine ulaşıp dümenine geçecek
Sihirli bir iksiri hemencecik cebinden çıkarmış,
Bu rengârenk cennetten çıkma teklik iksirinden
Her ihtimale karşı önce kendi içmiş
Sonrada prensese içirmiş
Ondan sonra dinmiş bütün fırtınalar
Kaybolmuş kesretin her karesi
Bütün bulanıklık netleşmiş olmuş her şey tek
Varlık her şeyiyle hapsolmuş bir anda
Tebessümüne prensesin
Ne prens kalmış ortada ne de anlatacak bir hikâye gelecek nesillere.
Kayıt Tarihi : 31.3.2008 13:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!