Feda Tayganer Şiirleri - Şair Feda Tayganer

Anlatacak birseylerin Varsa Anlatamiyorsan
Sevdiğini Anlamıyor vede Anlatamiyorsan birseyler eğer
Asıl Gurbet budur efendim
İçini dokemiyorsan efendim
Yalnızlığın öte ucundasin
Metanetliymis, lordlukmus

Emanet Alınmış bir Sevgilidir Hayat
Diplomasız Girişler Yasak
Ülkenin Ekonomisine Çözüm Arıyoruz Tecrübeli Faişeyle
Yediremiyoruz gururumuza Sevgilimle
İkiz Kulelerin Yıkılışını
Ve hep Söz verişler yıkıyor

Ne güzel günlerdi 3 gün 3 geceden
Var olan herşeyin yokluğundan şüphe ederdik
Kadın hariç aslında kadın Kötü olan herşeyin ötesiydi,kadın herşeydi mutluluğun kaynağı ama diyalektik ama özlem içerirdi kadın

Ne kadar güzel gülen kadınlar olurdu 3gün 3 gecede
İdeolojiyi Red eden, isa çarmıha gelirken gülen, hatta edebiyat ve felsefi akımları Red eden kadınlar olurdu 3 gün 3 gecede...

Ah Canım Siyahım
Sen Tanrıya ne yaptında karlar bağlar insan
Sen ne yaptın da Karanlık Siyah
Ah karam ah siyahım
Bak bir yıldız senşn sayende parlar senşn sayende görünür ama yıldız hoş yıldız güzel
Siyah pis siyah korkunç

Ne zaman bir kadın görsem sokakta annemi ararım, annemi her aradığımda altında çeyizliğimin konulduğu ranzanın üstüne yatan annemi hayal ederim. Tahmin bile edemediğim bir sesi hayal ederim mutluluğumun belirtisi gözlerimin yaşından belli olur annemi düşünürken. Ne sağımda ne solumda tutunacak duvarlar fayda eder annemin sesine düşmem.
Bağımsızlığını ilan etmiş bir lord düşünün baylar! İçinde aşık olduğu kadın ve önünde bilmem kaç milyon halk...böyle bir çaresizlik.

Evet ne zaman bir üzgün Pankart görsem annemi düşünürüm üzgün hasta ve bitkin ama hala çeyizliğimi yapar üşenmeden benim yarimin bana sevgi dolu bakışını görmek istercesine yaşama tutunur.

Ne zaman eli üşüyen bir çocuk görsem annemi hatırlarım, karda elimin üşümesine dayanamayan annemin memelerinin arasına elimin ıstılmasını hatırlarım.

Aralık ayları hüzünlü olur yaslan omzuma şarap içeriz dua, ederiz, allahın kadirliğini senin güzelliğine benzetme ve peygamberlerin yüceliğini gülüşünün gamzesinde oluşan çillere benzerdi.

Hazretleşme kuyu derindi hakkıydı yusufun kutsal olması, hakkıydı elbette Hamza ya aslanlık.
Sen omzuma yasla başını, dökülen saçının bir teli düşsün de verir miyim 40 atlı süvariye. Kleopatraya ait güzel burun sivri zeka sexi vücut, sen başını yasla omzuma
Aralıklardır hüzün olan

Atletinin terleyen bedenine yapışıpıp kocasından dayak yerken, lise 3'te hayal ettiği güzelim hayali ile kahroluyordu Berfin.
Canın bedenden çıkması böyle bir şeydi diye düşünüyordu belkide kanındaki hücreler, sarılsın biri bu kıza sarılsın da ağlarken gülümseyen göz yaşlarına tutunsun Berfin.

Tam üniversiteye gidecekken görücü geldi Berfine, düşündü berfinim babam zor durumda yük olmayayım daha fazla...
Şimdi de ayıp olmasın babama çıkmasın adı
Susar dayanırım diye düşünür.

Bir kadınla tanıştırdılar beni saat altıyı iki geçiyordu, şişmiş bademciği, ihtişamlı ihtişamlı görünen morarmış göz altları ve şimdilik yaşıyorum yarına belli mi olur dedirten içinde annesinin fotoğrafını taşıdığı yıpranmış eski kalpli kolyesi ile uzunca konuştuk.
Belli ki namus abileri baskısından çok yıpranmış, bellidir ki hayattan sadece otobüs terminali rahatlığı yaşatmışlar kıza.
Ben konuştum o mihrabında imam yalnızlığı ile beni dinledi, gözlerinin içinde biriken kan damlalarının kardeşliğini gösterdi ben sustum, namus abilerinin azarından beddua eden çenesinde ki yarayı gösterdi sustum.
Soğuk ve kelimeli toprakla gömmek istedim onu o an, konuşsa ağlayacaktı direndi sanki, sanki 50lik bir ağacın dibine otursa ağaç şeref duyacak, beklenmeyen sürprizli kargo heyecanı gibi bir şeydi.
Yan yana durunca 7'nin neden 3'e tam bölünmediğinin cevabını veriyordu, gülümseyince : kalmanın değil de gitmenin mahçubiyetinin utangaçlığını anlatıyordu, tek kelime etmeden saatlerce konuştuk.
Van gölünün vana ait olmasından şüphe ederdim ama gülüşlerinde oluşan gamzelerin de ne anlattığına asla tereddüt etmeden anlardım. 7ile 4'ü çarp beni ona götür dedim kendi kendime, terlemiştim uyandım uykudan ve bitmesini istemediğim bir rüyadan uyandım, kalktığım gibi günlerdir dolapta duran bayat ekmeğin kutsallığına inanıp " noooolur ya rabb onu karşıma çıkar" diye nidalar okudum.

İyi gelemediğimiz insanların hayatından çıkmak gerek, boş yere kış mevsiminin sabaha karşı politik bir kahvenin tabelasında donan muhafazakar bir partinin bayrağından farkımız olmamalı kimsenin hayatında.
Umutsuzluk kahrediyorsa boş umut mahveder.

Arkada kalan kapıyı kapar, son kalkan sofrayı toplar.
Son anda ritmi yakalayan çaylak piyanistin mi re tuşlarına basması, ve sevgilisinden ayrılan antibiyotiklere maruz kalan şizofren kızın öyküsüdür hayat.