***
Başında kadife bir fes ve fesi çevreleyen siyah bir çekisi (çelmesi) ile göze çarpardı. Fesin üstüne kenarları boncuk işlemeli ak dastarını örterdi. Işıl ışıl parlayan siyah zeytin gözleri ve gülümseyen incecik dudakları ile anaç bir Anadolu kadınıydı. Aşağılara kadar inen pazen fistanın üstüne elde örülmüş bir hırka giyerdi. Hırkanın altına koyu kahve, kenarları püsküllü bir Trabulus kuşağı kuşanırdı. Minik minik çiçekli fistanı belden aşağı üç paça olur, ayak topuklarına kadar uzanırdı.
*
“Bılla” demek bilge kadın, her işten anlayan abla anlamındaydı bizim köyde. Köyde kimin doğumu var, kimin bebeği hasta, hatta kimin ineği buzağıyı emzirmiyorsa hepsine o koşardı. Kadın cenazeleri yıkar, düğünlerde yemekleri o yapardı. “Haden bakalım kadınlar!” diyerek yapılacak işlerde kadınlara ön ayak olurdu. O kadar çevresinde saygınlığı vardı ki seçimlerde aday olan muhtarlar, belediye başkanları onun ayağına gelir, kahvesini içer, yardım isterlerdi.
*
Bu bilgelik ona anası Yazırlı Nine’den kalmaydı. Yazırlı Nine ona el vermiş, o da anasının ölümü üzere akıl danışılan bir kadın olmuştu. Babası I. Dünya harbi şehitlerindendi. Cepheye gittiğinde Fatmana Bılla beşikte bir bebekti. Babası Arif Dede o zamanında köyde varlıklı bir ağa olan Hüseyin Ağa’nn kardeşiydi. Cephede ölümün kaçınılmaz olduğu günlerde iki arkadaşı firar etmeyi düşünmüşler ancak Arif Dede “Ben firar edersem ağam beni köye katmaz, kemiklerimi kırar,” demişti.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta