Ölmek ister gibiyim, uyutmazım gözlerimi
Unutmazım sözlerini aynadan bağıran öfkemin
Duymaz gibiyim umuda çağıran latif sesimi
Sessizliğini ruhumun, dibine vurup içmiş gibiyim
Sarhoş gibi ayılmazım, vurup kırarken içimi
Rüya değil hiç biri, kabus gibiyim
Gırtlağımı parçalarcasına bağırıyor müzik
Dans ederken bütün varlığımla
Sarsılıyor ayağımı vurduğum zemin
Durmaksızın acıyan yaramdan kan sızıyor
Rüzgarın salladığı salıncağımda nefesim kesiliyor
Kanayan burnum oluyor
Kan kokusu üşütüyor yüreğimi
Yaşlarımın en günahkârındayım.
Pişmanlıklarımın
En gözü kuru zamanlarında
Sorgulardayım
Şeritleri silinirken
Dokundum karanlıktı gözlerin gece
Birkaç heceden ibaret söyleyeceklerim
Dinle, bir beste var dilimde
Fısıldadım göklerin göğsüne
Sağırdın, çağırdığım türküler sustu
Bağlamanın telinde
Pencerenin cam kiri ne renktir?
Ya ardında kalan şehrinki, boz, siyah, gri?
Pencereye baksam yansıyan, aksim
Bildiğim en koyu kelime karanlık
Onunda ay ve yıldızları var
Uykusuz gecemin kahvaltısında
Kovarım asamla gitmez penceremden sinek gezer odamın küflü kokusu.
Hey gidi…
Başım taptaze karabiber dökerdi aşıma.
Yumak yumak kireç düşüyor şimdilerde ne çare…
Tünerim bir kanepeye dalıp gider gözlüğümden kırıp camlarını firar eden kör bakışım.
Kara bıyık altından sırıtır romatizma yüklü bulutlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!