Ah benim güzel annem, ömrümün çiçeği, ak saçlarımın gölgesindeyim şimdi, buz gibi mezar taşının soğuğunda..
Şimdi ben de anayım, evlatlarıma aynayım, cennete gül, Rasule ümmet yetiştirme telâşındayım...
Ah benim güzel annem, soluğumun cennet kokusu, sensizliğin uçurumundayım şimdi, cennetime açılan yolumdayım, ayaklarının ucunda...
Şimdi ben de anayım, evlatlarımın hangine yanayım, açık kalan amel defterine güzellikler yazmak telâşındayım...
Evet belki hallolup giderdi içimizdeki gamlar, segâh makamındaki o acılı demler...
Lâkin beni benden eylemeseydin...
Ve açılmasaydı Rabbe emanet dualar avuçları kanatarak,
Belki, belki o zaman diyorum, göz yaşlarıyla boğulmasaydık yürek denizinde, sabahları sabah etmeseydik birbirinden habersizce,
Sevmeseydik bu kadar içten,içtenlikle...
Hiç bilmediğim ellerinin sıcaklığı, görmediğim diyarlarının merakı var şimdi üzerimde...
Varsın doğmasın güneş, şafakların kızıllığında kal benimle...
Ayın şavkı eşlik etsin yapayalnız gölgelerimize....
Ve sen aniden kapıda belir, azrail misali gönül ülkemde...
Hiç görmediğim gözlerinin rengi, bilmediğim ufkunun genişliği var şimdi alabildiğince...
İşte öyle...
Sürüsünden kovulmuş,
Kanadından vurulmuş bir serçe..
İşte öyle...
Anasından ayrılmış,
Hava çok soğuk, gökyüzü gri, etrafı aydınlatmaya yetmiyor kalmamış güneşin de mecali, şimdi izliyorum etrafı bir serçe misali, aşkın beni ısıtıyor koca bir yangın içimde, sevda timsali...
Yerler buz tutmuş parıl parıl parlıyor, ağaçlar kristalden elbiseler giymiş gözlerimi alıyor, şimdi sessizim ya!!! yürek beni dağlıyor, her ne olursa olsun sevdan beni sana bağlıyor...
Vazgeçiş değil belki de bu ıssız kalabalıklarım, göz yummaktı yokluğuna gecelerce,
uyanmanın eşiğinde, yüreğinin beşiğinde,
Senin dar ağaçlarında kaçıncı kez sallanışım?
#özlem
Ki ne artçısı ve ne öncüsü
Her seferinde tarumar eder hazinemi
Acaba yağmurun damlaları sana olan özlemimi hatırlattıklarını bilselerdi yine de koşar adım süzülürler miydi böyle pervasızca penceremden ya da sağanak sağanak yağar mıydı gözlerinin şehrine?
Mucizelere inanır mısın sevgili? Tıpkı bir derenin yatağını bulması gibi, çorak topraklara gelen suyun sevincini, peki ya kuruyan çatlakların suya olan özlemi...
Vuslat nedir bilir misin sevgili? Değmeli mi tenin tenime illa ki? Dokunmadan da varlığıma el koydun sanki, baharlara gebe gözlerinde kaybolurum bir gün belki....
Yazmak; üzüntünü sevincini paylaşmak, bir dost bilip kalemi kâğıdı, içindekilerle bezemek sayfaları, işlemek bir nakış gibi yüreğinin acısını, hârını... Islatmak damla damla, içini çekerek...
Yazmak; ver elini kalemim haydi!!! Olsa da olmasa da rengarenk süsleyelim sayfaları, haydi koşalım bembeyaz kağıtlarda, kelimelerle raks edelim, harf harf, hece hece, sek sek sekerek....
Yazmak; hayatın ağırlığından kaçıp, kuş olup uçmak, kâh gülerek/kâh ağlayarak sözcüklerin yüreğine dokunmak, bazen yazanı anlatır cümle cümle, bazen tam bir bilmece....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!