Ağıt yakma şair
Gözlerin değerlidir
Bir gün diner mi bilmem
Bu hüzün bu matem
Kaybolacağı kesin ama
Her şey kaybolur sonun da
Şiirler yaftasını hazırladı mısralarım karşısında
Acıyı yazıyorum göz değmemiş satırlarda
Çoğu zaman susmak alıp götürüyor ruhumu
Sevdanın ellerine emanetimdir gururum
Elbet kaybedilen yerine gelir
Belki farklı belki mislidir
Ancak bu hesabın adı hasrettir
Yüreğimin camından bir mekan
İçinde oyuncaklarım susuyorum anbean
Dokunsam kırılacak bu öykü
Uyusam benliğim kavrayacak ölümü
İsmi ayrılık hasreti bin asırlık
Şiirler yaftasını hazırladı idama
Gizli hazinem müebbet satırlarım arasında
Başlığı sevmek
Sonu gitmek
fts
Dargın gideceğim bu şehirden
Ellerimde acının imzası
Bir senede bin kırışıkla
İşgal oldu iki kaşım arası
Neye niyet neye kısmet,
Yollar kaderime işlenmiş;
Yıllar adımı heybesine yükledi
Çıkrık yapıp tecrübelerimi gitti
Elimi uzatamadığım diyarlara,
Hasretimi kucaklayan bucaklara gitti
Yıllar ardına bakmadı hiç
Ve ben yıllar kadar olamadı
Ben An Perisi
Anı yaşar anla kalırdım
Uçtu geçmiş cadısı birgün kalbime kondu
Elinde beynimin süpürgesi, çocukluğumdu
Topraktan pastalar gibi yediğim acılar
Zamansız oyunlara dönmüş anılar...
Yazıyorum hayatın yitik yolcusuna, ismi ’ZAMAN’ iz bıraktığı için hecesi ’AN’ ne kaybolan yıllara yetiştim ne de veda vakti bana yetti, bir bavul içinde umutlarım
hep gitmekte olan bir trenin son vagonundaydım...
Sırrını paylaştığın oldu mu hiç Zaman! ya fısıldadığın hiç? oldu mu sahi elimizden bu kadar çabuk gidişinin sebebini bilen biri seni çözen biri?
Yazıyorum ömrümün kayıp mektubuna ismi anlaRıyla dolduğum için ’ZAMAN’..
SATIRLARIM TECRÜBEDEN niçin ağlıyorum bilmem çok şey götürdün çok şey sildin benden..
Hiç kendim halledemedim dertleri mi değil mi hep senin omzuna yükledim.. bu yüzden kayboluyorsun yine gidiyorsun benden...
Bu katreden satırlarımı
Bırakıyorum yüreğine
Bir anı gelince aklına
Özledin mi hiç beni söyle bana
Ayrılık ne ki! ayrılık ne ki!
Bakarsın elinde başkasının eli
Sustum birden o çocuğu görünce Üsküdar da
Dizlerinde yara bere çikolata karası var dudağında
Baloncu amca takıp gülümseyen maskesini
Uzatırdı ip bağlamak için bileğime elini
Ve uçan balonumla koşarken,
Aslında küçük serçelerle yarışırken..
Her defasında bitiremediğim simitimi
Yine serpip meydana, yapardım güvercin yemi..
Elma şekerini severdi yanaklarım
Ben mi yerdim gamzelerim mi anlamazdım..
Güneşten kaçası gözlerim
Bayılırdı kamaşmaya ve şapkamı çıkarıp,
Ederdim bukle saçlarımı ışığa teslim
Her defasın da bir duvar üstünü seçerdim
Kedicikler gelirdi yanıma;
Derdimi anlatırdım küçük dostlarıma
Hani koşarken beni itip düşüren,
Hani oynarken mızıkcılık yapan,
Ağlarken elinin tozu ile sırtımı sıvazlayan
Arkadaşlarımı anlatırdım...
Kimse bilmezdi sırlarımı,
Güneş, elma şekeri ve kedicikler dışında
Kimse silmezdi gözyaşlarımı,
Çocukluğum dışında...
fts-mart 2012
Yazıyorum hayatın yitik yolcusuna, ismi ’ZAMAN’ iz bıraktığı için hecesi ’AN’ ne kaybolan yıllara yetiştim ne de veda vakti bana yetti, bir bavul içinde umutlarım
hep gitmekte olan bir trenin son vagonundaydım...
Sırrını paylaştığın oldu mu hiç Zaman! ya fısıldadığın hiç? oldu mu sahi elimizden bu kadar çabuk gidişinin sebebini bilen biri seni çözen biri?
Yazıyorum ömrümün kayıp mektubuna ismi anlaRıyla dolduğum için ’ZAMAN’..
SATIRLARIM TECRÜBEDEN niçin ağlıyorum bilmem çok şey götürdün çok şey sildin benden..
Hiç kendim halledemedim dertleri mi değil mi hep senin omzuna yükledim.. bu yüzden kayboluyorsun yine gidiyorsun benden...
Yürüyor Eylâl,
Gözleri kaldırım yosması
Al yanakları altında birer çukur
Gömmüş oraya anıları
Sahra yüzünde kurumuş dudağı
Moruna boyanmış ayazın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!