Demir attığım;
Engin bir deniz değil
Sadece gölgeden mevcut
Karanlık bir menzil
Bahsi kapatsın artık gözlerin
Buruk senaryoda neresidir yerin!
Öksüz artık duygularım
Özlem kıyısının tozlarına bulanmış bir martıyım
Semalar bana İstanbul
Yollar kaderime teslim bir kul
Secdeye taşar aşkım
Ellerim yüreğimde kalmış sabrım
...
Ey İstanbul, yek diyâr
Gözleri yedi tepeden bakan nazlı yâr
Bazen âsîce nazarı Marmara dalgalarında
Acelesi var çoğu zaman kalabalık meydanlarda…
Şu bahar sedefindeki inci senin mi lalendir?
Şehrin sağnak kalabalığında
Feryadımı bastıran çığlığım
Git sor halimi felekten
Daha ne çekilecekmiş elinden
Canan beni sözleriyle mahveden
Alacağını aldımı özümden!
Bu katreden satırlarımı
Bırakıyorum yüreğine
Bir anı gelince aklına
Özledin mi hiç beni söyle bana
Ayrılık ne ki! ayrılık ne ki!
Bakarsın elinde başkasının eli
Şiirler yaftasını hazırladı mısralarım karşısında
Acıyı yazıyorum göz değmemiş satırlarda
Çoğu zaman susmak alıp götürüyor ruhumu
Sevdanın ellerine emanetimdir gururum
Elbet kaybedilen yerine gelir
Belki farklı belki mislidir
Yorgunum koca adam
Adımlarım ağır,
Artık bende kalmayacak bu sır
Gözlerin kadar mavi hüznüm
Bir o kadar da güzüm
Evvel solmadan açmaz yarınım
Yüreğimin buruştuğu eski ayrılıklar tattım
Kalemimce sustum ne zaman yansa canım
Ne paklamaya nede unutmaya yetmedi zaman
'Unutulurmuş zamanla...' En büyük yalan
Çocukluğum oyunla, oyunlarım uyanmakla avundu
Kedi kuyruğundaki tenekeler kadar boş mazim
Omzuna yüklemiş zamanımı, gidiyordu hayat
Sadece bakakalmışım
Herkese meydan okuyup
Notasız nağmeler çalmışım
Duygular konmuşta kalbime
Üstüne beton atmışım
aşk;
lügatten düşmeyen kelime
yürekten düşmeye kalkınca da,
onu hasret tutuyor
ayrılık;
imtihandan ayrılmayan yaren
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!