Romandır, şiirdir ya da hikâye,
Amaç birkaç sözle göstermek aslı.
Yeryüzünde ne varsa ki kafiye,
Hepsi; ama hepsi O’nla cinaslı.
Noktaydı,sonra harf, sonra da hece
Yağmur gibi toprağı okşarcasına,
Gönlünün dibini kazacak benim.
Bazan, şelale gibi, coşarcasına
Âşk denen büyüyü çözecek benim.
Her yüzü hep sana yorarcasına,
Gönlümde tek gül değil, gül-izarsın sen.
Sularda bir sır değil, aşikârsın sen.
Hem gülde, hem bülbülde seni bulsam da
Hayatıma gül değil, kor saçarsın sen.
İçimdeki bir ateş alev saçarken,
Bak oğlum buradaki amcalar
Mermeri delerdi, seti aşardı.
Şimdi böyle sakin bile dursalar.
Bunlar Alpler ile Nil’le yaşardı.
Köşedeki mermer taşlı paşanın
Yapayalnız kalsam gene
Hasret Dokunmaz bedene
Yârsiz uyanmak her güne
Yakacakmış gün gelecek.
Yârim güzel girer düşe
An gelir yalnızlığın kulakları sağırdır,
İşte o an acılar tek başına ağırdır.
Söylersin dostlarına yardan ayrıldığını,
Yüreğinin kanayıp, yanıp, kavrulduğunu.
“Kederleri kov gitsin, boşver, üzülme” derler.
Kabul edersin, ama ayrılmaz ki kederler.
Adına yazdığım onca metinde
Gururun okşayan yanı sevmişsin.
“Ben de seni seviyorum.” dedin de
Sen yalnız laflarda beni sevmişsin.
Aşk denen bedende ben ki sancıyım.
Duruşundan, bakışından
belliydi...
Seviyordun.
Durup dururken
ne diye
şu gönlümü yalnızlıklara vurdun?
(Bâki dost Emre’ye...)
Yıllarca uğaşıp bir gül boyunca
Menevşe çiçeği oldun şairim.
Birden dallarına arı konunca
Gül-i zârda bahçevandık,
Birden güllerimiz soldu.
Biz hangi sözlere kandık?
Ne oldu bize, ne oldu?
Bir olmazsak gülmez idik.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!