Bir kavdır hayat
Tinercinin dudaklarında
Karnı aç
Zihni çıplak bir koruluk
Aile hatırası ormanları
Bir ateş yaktı meydan yerinde.
Toplandı ahali, atlamaya başladı üstünden.
Harlıydı maviye çalan kızıl elleri
Tüller yükseliyordu gökyüzüne
Telli duvaklı baharları düşündü.
Martı gagalarından, yosun kokusuna
Dev meşenin gölgesindeki palamut
Oyalanma, gün senin günündür.
Kök sal bir an evvel, yaprak kesil
Bahar senin doğum günündür.
Büyü ki sertleşsin gövden.
İdam gününde sürüldü Darius.
Dev tapınakların gölgesinde
Bir kibar kabirdi yüreği
Elinde bir altın ok,
Zevk sahibiydi, çatladı Darius.
Toprağa düştüğünde ilk damlası kanının,
Bulutların üstündeydi sanki dünya,
Tertemiz
Öylece dönüyor...
Bazen çimen kokusunda
Ekmek sıcağında
Ya da hışırtısında sirke sineğinin
Tahta topaçlar çocukluğumun ellerinde
Bir ip sarılıyor boynuma
Ne mümkün kurtulmak?
Çift şekerli bir çay lezzetinde
Bekliyorum tanınmışlığımı köşe başlarında.
Ne minneti vardır kelebeğin tırtıla?
Uçabilmek için mi girer tırtıl kozaya?
Ve neden kaba tuzla yapılır en leziz lakerda?
Neden atlar vuran balık gördüğü her oltaya?
Cici babası mıdır Darius İskender’in?
Ve gönlümdeki Samanyolu neden hiç umursamaz varlığımı?
Güneşe uzandım akşamüstü
Yarısı denize gömülmüş
Öbür yarısı can çekişiyor
Çarşaf gibi Karadeniz.
Simitçiler geçiyor yanımdan
Kördüğüm ipuçlarından
Zihnimi vurup yollara
Anlamaya yoruldum
Dokuz delikli cevheri.
Gözler nehirlerin anası
Yitirince parlaklığını
Kum doldurur rüzgar kulaklarıma
Sağır eden yumuşaklıkta bir güldür gözlerin.
Karşılar ayı, güneşi savarken
Filizlendirir yakamozu saçlarımda
Bir kayıp sestir gözlerin.
Gözlerin intihar kahvesi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!